9
Yorum
23
Beğeni
4,8
Puan
208
Okunma
Her gece, şehir uykuya dalınca kalbin sesi biraz daha yükselir.
Karanlık, insanın içine tuttuğu bir aynadır;
kimimiz kırık yanımızı görür onda,
kimimiz sakladığı umudu.
Bu şiir, sessizliğin omzuna yaslanmış bir yolcunun mısralarıdır.
Kelimeleri geceye emanet,
duaları yıldızlara yazılı…
Bazen bir sokak lambasının altında üşüyen yalnızlığa,
bazen de gökyüzünden düşen bir avuç ışığa benzer.
Okuyanın kalbine değerse,
mısralar şiir olmaktan çıkar,
bir dua gibi yer bulur gecenin koynunda.
Gecenin koynuna düşen her dize,
bir yaraya değil,
bir duaya benzer aslında…
Sokaklar sustu mu zannedersin,
oysa kaldırım taşları bile konuşur geceleri;
ayak izlerimizin unuttuğu hikâyeleri
rüzgâr, kapı önlerine bırakır usulca.
Ben bazen dalgın dalgın bakarım gökyüzüne,
yıldızlarla göz göze gelince
hangi dileği tutacağımı şaşırırım;
çocukluğum gelir aklıma,
annemin yün yorgan kokan odası,
sobanın çıtır çıtır yanan ahşap sesi
ve hayatın bu kadar büyümeyeceğini sandığım günler…
Hele bir de ay varsa,
sanki gökte değil,
kalbimin en kuytu köşesinde durur;
bir yanımın aydınlığı,
bir yanımın karanlığı olur.
Sen şimdi sanırsın ki
şiir dediğin kelimelerden ibaret,
oysa söylenmeyen sözlerin gölgesidir her mısra.
Gecenin duasıdır,
hüzünden yapılmış ince bir mendil
ve bazen de avuç içi kadar umut…
Bilmiyorum,
belki de bir çay koymalı kendine,
soğumadan içmeli;
çünkü bazı yalnızlıklar
soğuyan çay gibi acıtır insanın damağını.
İşte o yüzden,
geceye yazdığım her dize
bir yarayı kapatmaz;
ama
bir dua gibi
kalbin yanık yerlerini serinletir…
Bazen,
bir sokak lambasının altında durur,
kimse yokmuş gibi gülümsersin;
ama gölge, gülüşünü duyar,
yere düşen her tebessüm
bir hatıraya dönüşür sessizce.
Gökyüzü de bilir insanın derdini,
bulutların arasından sızan o ince huzme
aslında göğün “sabret” deyişidir.
Kayıp sandığın her şey
belki de başka bir şehirde seni bekliyordur,
kim bilir?
Ben de bilmiyorum,
yalnızlığın kaç sayfa sürdüğünü,
hüzünlerin saat kaçta uykuya yattığını,
ya da kalbin kırılınca
hangi kapının önünde beklediğini…
Ama bilirim ki,
gece, herkesin dilini çözer sonunda;
suskunların bile kalbinde bir cümle saklıdır.
Bir gün,
bir şiir daha yazarım belki;
sana benzeyen bir kelime bulur,
mısranın tam ortasına koyarım adını.
Sonra usulca fısıldarım:
“Bak, dua ettim yine,
bu kez kelimelerle değil,
sana değen her nefesle.”
Ve sen sanırsın ki
dizeler kâğıtta kalır sadece.
Oysa her şiir,
bir kapı çalar gecenin içinde;
bazen açılır,
bazen açılmaz…
Ama her kapının ardında
bir yürek bekler,
bir umut titrer,
bir dua iner gökten.
İşte bu yüzden
gecenin koynuna düşen her dize,
bir yarayı değil,
bir duayı büyütür aslında.
Ve anladım ki,
insan geceleri daha çok büyür,
gündüzün susturduğu duygular
karanlıkta ses bulur.
Bir sokak kedisi bile bilir bunun sırrını;
kimse görmezken mırlar,
kimse bilmezken sever hayatı.
Biz de öyleyiz biraz,
kendi içimizde sessizce konuşan,
kimselere anlatmadığı acıları
yastığa fısıldayan.
Ama her fısıltı,
bir gün sabaha karışır,
güneş doğar,
ve kalbin kırık yerlerine ışık vurur.
Belki de bu yüzden
şiir yazıyorum hâlâ;
kelimelerimi ısıtıp
gönüllerin önüne bırakıyorum,
kim bilir, belki üşüyen bir ruha
atkı olur diye.
Sen de okuyunca bil istiyorum:
bu dizeler sana değil sadece,
geceyi omzunda taşıyan
her insana bir dua.
Çünkü bazen bir cümle,
bir kalbi yeniden toplar yerden,
bazen bir mısra,
kırıkları birbirine sarar.
Ve işte tam bu yüzden,
gecenin koynuna düşen her dize,
bir yaraya değil,
bir duaya benzer aslında.
Belki duyulur,
belki duyulmaz…
Ama gökyüzü bilir,
kâğıt anlar,
kalp saklar.
Şimdi sözü geceye bırakıyorum;
o, neyi kimden saklayacağını
benden iyi bilir.
5.0
94% (15)
1.0
6% (1)