14
Yorum
34
Beğeni
5,0
Puan
238
Okunma
İnsanın doğduğu yer, bazen cebine değil, ruhuna kazınır.
Benim payıma düşen, ütü masasında düzleşmeyen bir kaderdi.
Yoksulluk, bana sabrın nasıl koktuğunu öğretti;
zenginlikse, sabırsızlığın ne kadar parfümlü olduğunu.
Bir gömleğin yakasında çocukluğumun izi,
bir elbisenin etiketinde büyümüşlüğümün utancı var.
Bazıları zenginliği bir terfi sanır,
oysa ben bilirim — o sadece daha pahalı bir derttir.
Yoksulluğu üzerimden çıkardım ama izi kaldı;
ütülesem geçmiyor, bastırsam kabarıyor.
Demek ki bazı kırışıklıklar, insanın kendisiymiş.
Hiçbir şeyi atmadım aslında.
Sadece yoksulluğumu biraz parfümledim.
Her sabah dolabı açarken
eski bir gömleğin yakasında çocukluğumun izi kalır.
“Artık geçti” diyorum kendi kendime,
ama ütü tablası hâlâ dertleri düzleştiremiyor.
Yoksulluğu gizlemek kolay,
ama onun kokusu insanın içine siniyor.
Belki de fakirlik, hiçbir şeyin tam olmamasına alışmaktır.
Ben hâlâ alışığım —
çünkü zenginlikte bile bir şey hep eksik kalıyor.
Kumaşlar değişti, ben değişmedim.
Markalar konuşur oldu, sessizliğim sustu.
Her düğmeyi iliklerken sanki geçmişi kapatıyorum,
ama hep bir tanesi eksik kalıyor.
Bir terzi olsaydım belki kaderimi daraltırdım,
ama ben sadece dikiş izlerini sakladım.
Zenginliğin ipliği ince, kolay kopuyor.
Fakirlikse sağlam bir dikiş — sökülmüyor kolayca.
Bazen gardırobumu açıp,
bir elbiseye değil, bir zamana bakıyorum.
O yırtık kazakta hâlâ babamın sesi var.
“Temiz giy kızım, fakir ol ama tertipli.”
Ben tertipli oldum baba,
ama fakirliğin içinden çıktım mı emin değilim.
Şimdi herkes “ışıldıyorsun” diyor,
oysa ben sadece iyi aydınlatılmış bir geçmişim.
Parfümüm pahalı, ama hâlâ
çocukluğumun deterjan kokusunu arıyorum.
Bazı sabahlar, giyinmeden önce aynaya değil, kalbime bakıyorum.
Orada hâlâ yamalı bir gömlek asılı duruyor.
Zenginliğin dolaplarında yer bulamadı, ama bende kök saldı.
Bir zamanlar ütü yaparken
annemin mırıldandığı şarkıyı duyardım,
şimdi ütü sesi bile sessiz.
Sessizlik de lüksmüş meğer.
Kumaşlar sertleşti, ellerim yumuşadı.
Ama ellerimin bildiği yoksulluk, kalbimin unuttuğu sıcaklıktı.
Şimdi her şey yumuşacık,
bir tek ben kat kat oldum.
Kendi dolabımda kendimi ararken,
bazen çocukluğuma dokunurum —
bir düğmenin arkasında, bir lekede,
bir kokuda saklıdır o küçük kız.
O hâlâ dikiş kutusunu karıştırıyor,
artık yırtık yok, ama onarmayı seviyor.
Çünkü bazı şeyler eskimeden güzelleşmiyor.
Ben buna yoksulluğun terbiyesi diyorum.
Zenginlik bana duruş kattı,
ama fakirlik öğretti nasıl eğilmeden yaşanır.
Ve şimdi biliyorum;
en pahalı elbise bile,
sana ait değilse, giyinmiş sayılmazsın.
“Fakirliği üzerimden çıkardım ama ruhuma tam oturan başka hiçbir elbise bulamadım.”
5.0
100% (16)