14
Yorum
38
Beğeni
5,0
Puan
300
Okunma
Her sabah yeniden doğmak zorunda değiliz…
Bazen yalnızca var olmak bile bir direniştir.
Bu siir, bir kadının kendi sessizliğinde büyüyen
ama hiçbir çığlığa dönüşmeyen hikâyesi.
Bir aynanın karşısında,
bir çay kokusunda,
bir dolabın rafında saklanan gülüşte gizli.
“Gülüşümü Dolaba Kaldırdım” —
bir terk edilişin değil,
bir içe dönüşün hikâyesi.
Çünkü bazen,
gülmemek bile bir cesarettir.
Ve kadınlar bazen susarak,
en yüksek sesle hayatta kalır.
Bu sabah,
perdeleri açmadan uyandım.
Işık,
sanki fazlaydı bana.
Çay demledim —
ama içmedim.
Kokusuna bile kırgındım.
Aynamın karşısında
bir kadın duruyordu;
saçlarında dün,
gözlerinde biraz “keşke”...
Gülüşümü dolaba kaldırdım.
Rafın kenarında bir tokam,
bir not:
“Unutmaya çalışma, sadece sus.”
Dışarıda rüzgâr,
bir haber gibi dolandı odada,
adını getirmedi yine.
Ben seni sevmekten değil,
hatırlamaktan yoruldum.
Bir sandalye eksik bu evde,
bir ses,
bir el dokunmadan geçmiş gibi
her şeyin üstünden.
Gülüşümü dolaba kaldırdım,
çünkü gülmek artık
fazla tantanalı bir eylem.
Ve ben —
yalnızca nefes alarak da
var olunabildiğini
yeni öğrendim.
Ama bazen nefes almak da
fazla geliyor insana,
bir bardak su gibi,
yarım yudum umut gibi.
Kapı zili çalmıyor artık,
çünkü kimse bilmez
bu evde hâlâ yaşadığımı.
Çiçekler bile unuttu beni,
toprağı suluyorum,
ama kökleri suskun.
Bir şarkı açtım bugün,
yarısında susturdum,
çünkü melodisi,
senin susuşuna benziyordu.
Gülüşümü dolaba kaldırdım,
yanına bir parfüm şişesi koydum,
kırık kapağıyla,
içinde biraz geçmiş kokusu.
Belki bir gün —
yine gülmek gerekirse,
oradan alırım,
biraz siler, biraz sürerim yüzüme.
Ama bugün değil...
Bugün sadece
sessizliğin omzuna yaslanmak istedim,
ve hiçbir şeye güzel dememek.
Sonra fark ettim;
hiçbir yara,
adını unuttuğun kadar kanamaz.
Yavaşça pencereyi araladım,
rüzgâr saçlarımı okşadı,
belki de hayat,
sadece o kadar nazik bir dokunuştu.
Bir fincan kahve yaptım kendime,
artık kimseye değil,
kendim için.
Gülüşümü hatırladım birden,
dolabın içinden sızan ışıkla;
kırık, ama hâlâ bana ait.
Aldım,
biraz sürdüm yüzüme,
aynaya baktım;
kadın, biraz daha bendim bu defa.
Sonra dedim ki:
“Bazen unuttuğun değil,
artık umursamadığın şeydir özgürlük.”
Ve dışarı çıktım.
Yağmur yağıyordu,
ben ıslandım,
ama üşümedim bu kez.
Çünkü biliyorum,
gülüşümü dolaba kaldırmış olsam da,
kendimi oraya koymadım.
5.0
100% (22)