18
Yorum
37
Beğeni
5,0
Puan
9277
Okunma


Postacısını kaybetmiş zamandayız..
İlk Günden;Ay Suretinde Bir Melodi Dolanıyor Evin Dört Bir Yanında..
Göz ile giz hizasında İpince yağmurlu bir mevsimdeyiz..
Burada havalar kendini iyiden iyiye eşikteki sabırsız kış’a hazırlıyor..
Sizin oralarda havalar nasıl..Dur,hatta sizin sokağı söyle yalnızca..
Sokağında kendini büyüten sarı sıcak bir mevsim vardı Temmuz’dan
kalan değil mi..Dört mevsim saydam bir mevsimi yaşıyorsun biliyorum..
Sen bu yüzden saydamsın,bu yüzden saçların böyle güneşli..
Göğün mayasıdır suretin..
Bu sabah yakamoz gülüşüne güzel bir şarkı düşür de!
İnadına saklambaç oyna yeniyetme sevdana..
Kaybolmuş Bir Salı Akşamüstüne Diyojen’in Feri Kaçmış Işığıyla Düşüyorum..
Çatıdan sarkıttığın biyografinde değişen bir şey yok..
Huzursuz eden bir kitaba başladım bu gün..
Rüyasında sevdiğini gören adama,suç işlemiş algısıyla
hapisle cezalandırıyorlar..Çokça insan var öyküde..
Herkesin yüzünde dev bir fabrikanın bacasından çıkan
gri duman gibi..Herkes birbirlerinin hayatlarını acımasızca,hoyratça
en aşağılara çekmeye uğaraşıyor..Vicdan ve erdem aynı suç gibi
suni olarak üretilmiş bir ritüel gibi..
Bir insanın en naif düşünü merhamete dönüştürmek ve ardından
hiç zorlanmadan düşkünlük olarak zorlanması hiçliğin
dünyasında kocaman bir boşluğa dönüyor içimde..
Bitirilmiş kitaba ayraç bırakıyorum..
Neyse,bunların dışında bir hayat mı var Ayracın öte yanında..
Eylül’deyiz,sen Eylül bitene kadar pencereni gece boyu açık tut
emi..Yağmurun toprakla kokusu en güzel Eylül’de nefeslenir
Güldüşlü..
Kuşlar Çarşamba’yı Sırtlamışlar/Üstelik Gecenin Tam Ortasındayız..
Annem,’Gün doğmadan neler doğar’ sözünü tekrarlardı bazı zamanlarda..
Ve bir insanın gündoğumunu kaçırması,yaşanacak bütün güzelliklere
geç kalnıması derdi..Akgün Akova’nın ’Uyuşuk bir kaplumbağa gündoğumunu yakalayamaz’
sözüyle her zamanki gibi aydınlık bir gecede ışığından düştüm bu gecenin sabahına..
Ne kadar uzun zaman olmuş seni böyle parlak,böyle yeşil yeşil görmeyeli..
Gök kendi halindeyse sen hangi vadidendin böyle mavi,böyle saydam..
Ağır Bir Sessizlik Düşüyor Perşembenin Genzine..
Nerde okudum,nerde duydum bilmiyorum.. Yada ben öyle sanıyordum..
Fakat birileri ’Kırmızı sızıyı küllerime işliyor zaman’ demişti..
Yada ben öyle sanıyordum..Zorla bir treni beton zeminde yürütüyor gibiyim..
Geçen gün yine böyle bekliyorum,belli belirsiz umutla..Böyle açmışım
gözlerimi kocaman..Sanki sesin de duyulurmuş gibi bekliyorum..
Ses dediğime bakma,önce ışık oluyor.Nasıl bir fizik kuralıdır,bunu
bilen-yaşayan anlar..Bazı geceler o ışık hiç yanmaz..Öylece bakarsın
boşluğa..Cd den peş peşe şarkın çalar..Duvardan duvara vurulursun sonra..
Her sabah evden müziği açık bırakıp çıkarsın..Hüznün bir yanı
aynı notalara gereksinim duyar,bir yanı seninle gittiğin yerdedir hep..
Nerde okudum,nerde duydum bilmiyorum..Yada ben öyle sanıyordum..
Fakat birileri ’Her günbatımı ,doğuşuna güllendim’diyordu..
Yada ben öyle sanıyordum..Göç mevsimi serçe yüreğime aldım
kırlangıçları..Her sabah gökyüzüne kayboldum..Her gece
bir pankart dolusu sloganlar attım sokağa..
Stratejik kaçışlar örgütlüdim kendime..
Her yüz kendini gösteriyor..Her bakış kendini yaşatıyor..
’Beni kendinde ara’ desem,Cezmi Ersöz’ün ’Beni ancak
bir benzerim öldürebilİr’demesi gibi susup kırılgan
bir koza örerim kendime..
Nerde izledim,nerde yazılmış,kim çekmiş bilmiyorum.
Yada bendim repliğini şaşıran..Fakat bir filmde,
’Beni içimdeki korkuların gerçek olma hali öldürür’
repliğini tiradıyla atıyordu birileri..Üstelik bir şiirlik yolun yarsı bile değildi..
Dünyanın bütün asık suratlı imgeleri defolun!!
Kapıları Ardına kadar Açık Tek Gün/Cumartesi’den İzleyelim Rüzgarın Dansını..
Henüz saatler kala güne,ışık huzmelerini görüyorum..Sanki bahar gelmişte,
pencereden içeri şıp diye düşüvermiş..Birazdan.gün ışır ışımaz,sokakta
çocuk sesleri başka ne zaman böyle sevinçle duyumsanabilinir ki..
Dünya dönüyorsa Cumartesi’nin çiçekli fistanında dönüyordur Güldüşlü..
Herşey dile gelir birazdan..Şu gördüğün mumlar,duvardaki ayna,ama herşey..
ilk yazılan yazı,ilk çizilen resim,ilk çekilen film gibidir..
Cumartesi,günlerden mevsimlere doğurgan bir destandır..
Geçmişten geleceğe uzanan bir köprü,mutluluk,tutku,hüzün ve coşku
ona dairdir..Biz o neysek ona dönüşürüz ışık hızında..
Peki biz hangi yanımızla gireceğiz Cumartesi’inin baharat kokan koynuna?..
27 Eylül-05 Ekim 2013
Birazdan
bir tren rayından çıkacak
iki kent arasından süzülüp gelen
civatası gevşemiş vagona kim sığdırdı beni böyle
sekizinci perondan rüzgara anlat
saçların kokusunu
dur hemen iç kabartma öyle
diyaloğu eksik bir şiir bu
muhtemelen oturduğum kanepenin altında geçiyor kırık fay hatları
işte şimdi oldu
hadi
iğnesi kırık bir şarkı mırıldan geceye
bugün çokça nihavent makamındayım
Birazdan
soyunuk ateşler sıkışık bir gölgenin kanayan düşlerinde
çerden çöpten hayaller bir ağacın kökleri gibi sıkı sıkıya bağlıdır ömrüne
yapma çiçekler büyütür gibi
bir resmin önünde,ardında,
ses aralarında kaçışlardı sokağın flu kaldırımları
kopuk kopuk çağrışımlardı belkide en önünde olmak yaşamın
oysa hüzünleri gözleyen ray boyu düşlerdi içimzdeki vagonlar
aklımda hala biyografine düşen kor
İğde kokularından bir tutam,sonra mı?
kavanozlara düşen bin öykü smirna’dan
bir rüzgar tutunup bize geldi duydun mu
dinlenip dinlenip sesimi aşıyordu kilometre levhaları
bir cebimizde çıkmaz sokaklar
bir cebimizde mavi tortu
aynalarda kaşı kara gözü kara dalgınlık
hep uzağın,uzağında
fanusun içinden okyanus düşleyen küskün balıktık hep
ateşler içinde bir düşten ellerimi yakarak geldim
içimde tufan öncesi çağrışımlar bir çift giyinik sözcük
herkesin ruhunda hafif meşrep cazibe
pembe dizilerden ben mi sorumluyum
yaşama meyleden çocuksu dilim sürçerken imgede
devri sabık bir hayatın kırmızı çizgisini geçtim
her defasında saçlarından öptüm ezberlenmiş yenilgilerin
hadi indir boynundaki fuları yarıya
birazdan ihtilal olur
-fidesinde bir tohum ektim güzelliğine
yüzündeki ışığı düşür toprağa,ki
filizlensin umutla,senin gibi dirençle
yanakları kızaracak şımarık cumartesinin/ha gayret-
5.0
100% (33)