8
Yorum
28
Beğeni
5,0
Puan
3497
Okunma

Postacısını Kaybetmiş Zamandayız..
’İleriye doğru atılan bir adım,ütopyalar ülkesinde
bir gelecek tasarlamaktır’ diyor Camilo..
Cumartesi oldukça geniş bir homosapiens kitlesinin
içindeyken düşünüyorum,yürüyorum..
Az ötede kudurmuş dalgalar öfkeyle sevincin kızılcık şerbeti gibi
çırpındıkça suyun zerrecikleri dokunuyor yanaklarıma..
(Bazen hiçbir filme sığdıramazsın aklındaki öyküyü,bir senfoni olsa
notaya dökemezsin..Silueti hiçbir tuvale sığmaz olur..
Şiir çaresiz kalır,mektup alır başını gider..
Üzerine ölü toprağı serpilmiş insancıklar arasında bir adım ileri
atabilmek için parmak uçlarında yürümek zorunda kalırsın..
Toprağın kirini örtmez olur nefreti körükleyen imge..
Akşamları çocuk olsak sabahları ölü uyanırız..
Oysa özgürlük,en uzun repliğiydi insanın)..
Öylesine yakıcı,yıkıcı,öylesine zavallı ve acınası bir çağdayız ki,
en gerekli yanlarımızdan dahi söz etmek korkunç bir
lükse dönüşüyor..Hayatlar yokediyorlar..Ormanlar..Kuşları
ve mevsimleri yok ediyorlar..
-Hakikat dile geldiğinde herkesi kavrayan sessizlik ürkütücü,
çünkü utançtan gelen suskunluğun çok ötesinde..
Çürümenin yayılmaya başlayan bir süreç olduğunu biliyoruz artık,
kalabalığın temsil ettiği şeyin de değer yitimi olduğunu-
’’Ne de olsa hayat ister zalim olsun ister mazlum,ister korkak olsun
ister kahraman, ister varsıl olsun ister yoksul, ister okumuş olsun
ister cahil kalsın herkese varoluşunu gerçekleştirme
fırsatını veriyor.’
El ele tutuşsak/kim bilir
bütün kötülükler boğulurdu
çıldırasıya kucaklardı herkes herkesi
oysa/talishiz bir çağda
gökten ölü kuşlar yağıyor
pul pul dağılıyor dünya..
Kocaman bir özgür insan zincirinin halkası olabilmek için
düşinsanları çoğaltmalıyız..
Güzel insan,leyli bakışlı Özgür’le birlikteydik geçen,İnsan kalabilmenin
sırrı ortada diyordu..
Cihangir’in yukarı sokaklarını oburluklarıyla inleten uğultu kaplıyordu..
Alttan verilen ses,daha fazla duyulsun diye hoparlörün sesi yükseltiliyordu durmadan..
Cihangir’den Levent’e gökyüzü boyunca bir ip kurulmuştu..
İpin üzerinde bluzlar,döpiyesler,fular’lar,etekler,renkli renkli şekerler,
gece yazılmış replikler ve gişesiz filmler sarı,yeşil,mavi,eflatun
tahta mandallarla tutturulmuş..
Her şey doğaçlama ’Nasılsa hayat bin yıllık birikimi değil midir
insanın’ diyor alttan gelen ses..Ve devam ediyor;
’Kocaman bir nanik yapalım umut tacirlerine,sonra şarkılarla
dans edelim’..
Trying is the first step towards failure..
Tebessümün bile lükse dönüşüne hüzünle bakıyorduk Özgür’le..
İnsan doğası gereği değişir,değiştirir..Yaşam bir Devrimdir..
Bu akış içersinde bilgi ve cesaret,içtenlik ve yan yana gelişler,
insanın insana ve doğaya daha yakın olmasının,kardeşleşmesinin
olmazsa olmazıdır..’Ben’i içinden söküp atmış ’Biz’i bilince
çıkarmış vakur ve mücadeleci,dirençli ve bilgili,
ve duygusal,sınırsız ve sınıfsız,gülümseyişi ve umutları
dünyayı kucaklayacak kadar geniş düşinsanı yaratmaktı..
İnsan kalabilmenin sırrı ortada;Ya bu keşmekeşlik içinde
yitip gideceğiz ya da hep birlikte kucaklayacağız gökyüzünü..
Düşinsanları;
Onlar,baharlar müjdeleyen elleri olsun yeter insanlığımızın diyenler..
Başkasının acısını yüreğinin en derininde hissettmiş,her daim
cesaret ve içtenliği taçladırmış güzel insanlar..
Onlar ki,kozasını ören bir ipek böceği gibi sabırlı,içinde lavlar taşıyan
yanardağlar gibi gerilimli..Yaşamın en onurlu,en erdemli,
en sahici yanından tutkuyla ve büyük bir aşkla bağlılığını savunurken
seslerini doğaya oradan yer yüzünün sokaklarına ulaştıranlar..
İnsan kalabilmenin sırrı ortada..
İnanıyorum ki birgün insan denen hazin şey
kulaklarını iyi müziğe,gözlerini estetiğe,zihnini bilime,
yüreğini aşkınlığa açacak..
9 Haz-1 Temz Cumartesi..16..
Ve kötülük imgeleri çoğaltırken birileri
ellerimi tut/öylece uykuya dalayım
düşümde kuşları takip edelim
uçurtmalar gökyüzünü paylaşsın/ve
sonra bir filmin arka planına düşelim
öyle gülümseyelim ki
ardımızda
çocukları koştursun coşkusu
avuçlarımız bir birinin içinde
erguvan kokularında
umudu dünyayı ısıtır
seslerimiz bir gelincik tarlasında kırılgan zerdali
tut ellerimi
düşü gerçeğe emzir
yüreğine sar
yenidünya çiçek açsın
Dağıır mürekkebi hayallerimizin
gözden ve şehirlerden uzak düş devam eder
odada sonsuz bir loş ışık
ne,dışarda Haziran yağmurları
ne de güneşin doğuşu uyandıramıyor
bir demet papatya toplasam sana
bir begonvil koksan
içtenlik sarar mı yer yüzünü
diner mi ağrısı dünyanın
ey hayat ey salt ölümler çoğaltan kötülük imgesi
bu çağda ölmek mi zor sevmek mi
acıyı susmanın bir yolu olmalı
’tek beklenen içtenlikti hepsi bu’
-Oldukça geniş bir homosapiens kitlesinin içindeyken
düşünüyorum..
Haydi yaslanalım bir rıhtımın gölgesine,dünya tenha..
Mor çiçekli düşler kuralım-
(Sustukça düşlerde kirlenir güldüşlüm)
5.0
95% (20)
4.0
5% (1)