6
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
3874
Okunma

İnsan yalnızca konuşurken kendini sınırlar sanıyordum
oysa yazarken sınırları daha çok genişliyormuş.
Yazılıp temize çekilmiş bütün mektuplar,şiirler bir yol
ama uzunca bir yola çıkamadığı halde damgalanmasının
içimde teatral düşlerimin tatlı bir intiharı gibi.
Ne bekliyorsun yoksa,iyiyim böyle iyiyiz dememi mi?.
Sorsan hakkımda herkes iyi derler.Bunu çok düşündüm
biliyormusun.İyi bitmeyen filmeler için kim mutlu sonlar
yazar öğrendim saydamsu.Öğrendiğim günden itibaren
hiç konuşmadım.Çok gördüm,dokundum,aptal bir tesadüfle
çok yazdım başkaları izlesin diye yine de hiç konuşmadım..
Birileri beni bulup benimle konuşmasın diye çok gizlendim.
Şehrin işlek caddesinde kazdığım mevzilerim boşuna değil..
Hendeklerden çıkıp koşmak istedim,hatta bağırmak yeryüzüne.
Bu savaş her geçen zaman birimizi birimizden koparıyor.
’Seni düşünürken kederleşmeyen tek bir harfi sevmeyişim bundandır’..
Bu su beni nereye götürecek diye düşünmeden
pavurya büklümlü bir vapura atladım
bu su beni kiraz ağaçlarına götürür mü diye düşünmeden
güvertedeysen ,hele yağmurda yağıyorsa
tenteden,şadırvandan bütün sığınaklardan uzak durursun
bilirsin,insan özgürlüğe meyillidir saydamsu.
Kuşları,börtü böcekleri seyretmiş yüz yıllarca.
Yontulmuş taştan roket yapıp fırlatmış sonsuzluğa
üzümden şarap,buğdaydan ekmek,savaştan barış yapmış
gövdelerinde mızraklar kurşunlar bombalar patlasa da
yürümüş zalimin üstüne üstüne
ne tiranlar kalmış ne efendiler
suyun üzerinde tarihle bu gel gitlerimiz
aramızda işlenmemiş bir tek günah bırakmıyor
Berbat bir oyunun her hangi bir sahnesini oynuyor gibiyiz..
-Resimde siyah ceket var ya hani,o gece düşünden kalma işte!
Gerçekler bir el uzatımı kadar.Bütün bunlara rağmen
her şeyden daha çok yakınsın..kafamda..yüreğimde.
Hangi şey daha yakın olabilirki.Daha dün hayalde olsa karşılıklı
değilmiydik..Kafamda bahara hazırlanmış vivaldinin
çalgılarla dillendirdiği gelecek düşleri henüz turfandayken..
Ne havada yıldızlar ne de sokakta dolaşan biri vardı.
Az ötede kıyıda gök çiviler serpiyordu kaldırımlara.
Ajanslar alt yazı geçiyor sanki iğnelerle dolu soğuk
bir odayı.Bir bilse gündüzkuşlarının tam o haber
geçtiğinde gökyüzünde kanatlarının yanık birer alev
topuna dönüştüğünü..Tanı konulmuş,her şey basit
bir algıya dönüşmüş fakat içimde her yerim tamponlanmış
gibiyim.Neden,nasıl bir sızıdır diye yürek soruyor fakat
alt yazıda hiç bir kıpırdama belirmiyor saatler ilerledikçe.
İnsan yalnızca konuşurken kendini sınırlar sanıyordum
oysa yazarken sınırları daha çok genişliyormuş.
Bu öylesine berbat bir durum ki..Bir şey bulabilme umuduyla
olur olmaz tüm yazıları okuyorum.
Bir tehlike varmış gibi şarkı sözlerine bile telaşlıyım.
Sabahın ilk ışıkları yerini akşama bıraktı ve ardından geceye..
Pencereden son seferinde tramvayın arka lambaları küçülünceye
kadar baktım..
Beklentilerini ceplerinde ısıtan çocuklar gibi bekledim..
Hiç bir ses yok..
Kocaman bir boşluğu üzerime çekip uzandım yatağa..
Düşsüz bir uyku istiyordum hepsi o..
Birazdan,annesinin yüzü,kumsalda koşuşturan çocukların
coşkusu,taptaze karanfil gibi çıkıp gelişin toparlanmanın
gülümseyişini müjdeliyor..Biliyormusun Gündüzkuşlarını
uçuran da sensin öldüren,yaşatan da..
Ve şimdi sen uzun saçlı bir ata bineceksin.Ellerin şimdiden
kadifeyi özlüyor..Biliyorum..Ve sen atın yelesinden tuttukça
orkideler,akasyalar,gelincik çiçekleri açacak rüzgar saçlarında..
İşte böyle gökyüzü usulca okşasın yüzümüzü..Sonra
öbür yanımızla uzayan zeytin ağaçlarına bakalım..
Son gün.
Taptaze karanfil gibi geldin işte..
Avuçlarımda smirnadan aldığım kokulu kağıtlar,dudaklarımda
dolunay vardı..Gelişin ümitvarların mağlubiyetine dönüştü birden.
iki şehir kadar hüzünlü,iki şehir kadar umuttuk..
Elimizde bir gece birde haftalık takvim saati vardı.
Geceyi artan kayıplarımıza ekledin..Beklemedin kuşlar konsun çatılara.
Sabah çiçekleri açsın..Temmuz olsun yahut Mayıs..
’Hiç bir şeyine olmasa bile trajedisine’ bir yolu bir ışığı görünür kılsaydın
ne olurdu..
Hoşçakal Gökyüzüm..
Şubat -2013
Seni yazmak
martıların hafif meşrep kanat çırpmasıdır
beşiktaş’tan smirna’ya baba vapurla
sokak aralarında her renkten her dilden
kırmızı yanaklı çocuklara
göz kırpmaktır
yazmak seni
yaralanıp çıkmaktır adına yazılan her şiirde
dünyanın kararmış özlemlerine umut olmaktır
Seni yaşamak
omzundan çantası düşmemiş harfleri toplayıp
bisikletli zamanlar düşlemektir gökekinli virajlarda
ve şehrin caddelerinde hürriyet şarkıları söylemektir
yaşamak seni
smirna’nın kiremitten eteklerine oturup
sebepsiz gülümsemek dünyaya
ölesiye
Seni anlamak
sahnesinde bir oyunun
doğaçlama hüzünlenmektir
küçük burjuva seneryolara
anlamak için seni
kadraja güvertedeki siluetini sabitlemektir
Sana dokunmak
çelimsiz utangaçlığıma rağmen
ve saçlarım henüz kavaklara sarmaşık olmuşken
kanepeye düşmek kollarından
içimizdeki şarkılara uçurumlaşan
cihangir’den bostanlı’ya iskele mahallesinde
(Her sabah radyoyu açık bırakıp çıkmaktır evden seni sevmek.
Tut ki her şehirde adın kilometre levhalarında boy boy)
5.0
100% (13)