4
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1554
Okunma

Gün yirmidört saat,güzel bir haber bekledim..Öyleydi..
Sabahın ilk ışıkları yerini akşama bıraktı ve ardından geceye..
Pencereden son seferinde tramvayın arka lambaları küçülünceye kadar baktım..
Beklentilerini ceplerinde ısıtan çocuklar gibi bekledim..Hiç bir ses yok..
Kocaman bir boşluğu üzerime çekip uzandım yatağa..
Düşsüz bir uyku istiyordum hepsi o..
10 Şubat Pazar.
Aklımda sabahtan beri boyöz olduğundan mıdır bilmiyorum,boyöz yumuşaklığında
kabarık hava..Sokaklar su ve sabunla yıkanmış öyleki,
gergin duvar yazılarında tek bir kuşku belirtisi yok..
İçimizdeki şehre hep çiy düşecek değil ya.
Hep karkış hep buğulu yağmur..Bugün de ortalığı
baştan aşağı değiştirmeye kararlı engin bir gülümsemenin
haberini müjdeliyor güleç yüzlü..Serde heyecandan tir tir bekleyiş..
söz tükendi..Panjurları kapatıp,odanın ortasında akşamdan beri
bir haberi boyuyorum rengimle..Ağaçların yapraklarına tembelce
dokunan rüzgarı bile duyuyorum..
(Saat yirmi dörtten sonra gün değişmiyor mu orada?
Çünkü bunları yazdığım sonraki günlerde her şey yine bir hayal olmaya başladı
ve Donkişot’a öykünüp geceden sabaha dek dövüşüp durdum şiirlerle)
Sana yazarken hiç bir rehavete kapılmıyorum..Üstelik tüm olumsuzlukları
bilmeme rağmen..Ne yazıkki hiç kimse bütün bu yazılanları
aktarabilecek bir reçete ile açıklamamıştır sana..
Ptesi
’Turuncu kaplumbağa,sana bayan elma’nın selamı var’..
Eşeyli üremeden gece,kıvrılmak gökyüzünün sevimli sesinde
eskiden olsa boynundan öpmeler yazardım
nedensiz yolculuklarım çoktu o sıralar
neyse
çayın altını kısıyorum,bir şarkıyı demliyorum..
kış bitti neredeyse,bir mektubu bir kutuya atamadık
Salı
Bir kaç harften oluşan cümleler çıktı karşıma.her birini ayrı ayrı
düşünüp birden konuşayım derken birden hepsini rüzgar alıp götürüyor..
Kendi sırlarımı bildim bileli beynimde sabitlediğim nice kavramı
yeniden bu defa kendi harflerimle beynime yazıyorum.
Fakat en çok da aşk ve ölüm ’uyumunu’ resmediyorum.
Sanki bu iki kavram hiç kavuşamayan iki sevgili..
Beklemek ne kadar zor ve sessizlik ne kadar saldırgan.
Sendede böyle mi?..Bu sabah umutsuzlukların sloganını atmak
istedim göğe..Bu isteğimden mi yoksa uzun zamandır içimde
birikmiş sloganlarımdan mıdır bilmiyorum akşam Yorum
konserine gittim..Devrimci müziklerin vazgeçilmezi hani,oysa
benim şimdi yalnızca bir kaç slogan için sığınacağım bir limana dönüşüyor..
Hiç kimsenin hiç kimseye güvenmemesi için sürekli korku yaratılan
bir ülkede,insan akıldışı yöntemlere de itiliyor işte..
Sloganlarımı yüklenip evimin yolunu tutuyorum..
Boşa tüketilen hiç bir enerjim olmasın isiyorum.
Tahir Özçelik sahnesinde soruyorlar ’Muhalif olmak bir dizi
kişisel olaylara kurban edilmemeli’ yazdıklarımın bir kısmına gönderme yapıyor.
Ne tılsımlı bir söz değil mi?.Gülümsedim.Düşün,ülkenin bir Üniversitesinde Evren
alkışlanıyor.diğerinde son otuz yılın büyük romancısı Pamuk seçiliyor.
adamın biri kalkmış bana insani erdemliliğin olmazsa olmazlarından birini
kişiselleştirmek adına deyip aklınca eleştiriyor..Kulaklarımızı sağır edenleri
hep uzakta aramamalı çiy dağlamsı.
Diğer günler.
Neruda’yı düşünüyorum’Şiir neye yarar çiğler için yazılmamışsa’
Cumartesilerin ve çocukların bittiği yerde ağaçların ıssız endişesine
ürperiyorum..Benim bitmemiş ilkokul ödevim,bilirmisin her sabah
çukurcuma’da yaşlı bilge bir adamın ağzından,smirna’daki
ressamın öyküsünden geçtiğini..Birileri söylemeden sahipleniyor bizi
anadan üryan yontunmuşluklarımızla tanınırız birilerince..
Yani olduğumuzdan çok yokluğumuz yaşıyor..
(Bari bunu cevapla ki küçük kutucuğa sığacak harflere cesaret gelsin)
Dün akşam hava hafif gri fakat bahar kokulu
kağıt gemileri batırmadan yüzdürdüm plastik leğende.
Misafirlerim geldi..Onlara portakal şekerleri tuttum
Kalbimize erkenden lunapark girdi..
Geceydi
enstürümanlardan yükseldikçe sesler
koro halinde zile basıyor şişko borsacıyla karısı.Onlar dayandıkça kapıya
ritmi çoğalıyor şarkıların..
’Komşu bir ülkeye ültimatom verir gibi gittiler’
Brown’dan sonra gidişlerine İspanya’nın çiçeğiyle uğurlanmaları (traji komik)..
Şubat 2013-
O gece ay tutulmuştur dedim
gündüz mü?
gündüzü ılık bir su tadında düşlerine yatırmıştırsındır dedim umutlarını
senden habersiz hava gün boyu kırmızıydı
sanki beyaz bir örtüye şarap dökmüşler gibi
şunun şurasında iki kişiydik konuşmaya
gün bitti,gece oldu
budala meleklerin işe yaramaz şeytanla dansı başladı
O gece ay tutulmuştur dedim
gündüzü unuttum
gündüz ne yapıyordu acaba
iki kişiydik şunun şurasında
çıtı pıtı iki kişi
yinede bir torbamız vardı bizim
içinde
umutlarımız,sezgilerimiz
beklentilerimiz,isyanlarımız vardı
gece oldumu
hepsi birden ışıl ışıl parlardı
O gece ay tutulmuştur dedim
gündüz mü?
gündüz tüm zamanlarla birlikte alıp başını gitmeye yelteniyor artık
geceye hastalıklı bir güven geldi
oysa çekinmeler sıradan bir ayrıntı bu telaşında
şunun şurasında iki kişiydik
çıkmaz sokaklar
birde
bisikletli zamanlar seven
Sahi kimdin sen
bir kasımpatı
bir çoban yıldızı
bir sabah ıslığı
fotoğrafın hangi yüzü
şimdi kimiz
De ki şu kaldırıma uzanan kedi
ıslak gecelerin yorgunu
ya şu içi içine sığmaz düşler neden titrek
indirebilirsen güneşi ona elini uzat
bir çocuğun baladına kar yağacak yoksa
zaman israf bu mevsimde
5.0
100% (9)