10
Yorum
10
Beğeni
4,9
Puan
1490
Okunma
asaleti sağdık yıldızlardan eteğimize
aç olan vakitlerde soframıza katık olsun
emek diktik kundağına sevginin mavi patiskadan
nazar boncuğu takıp beşiğine
kuşdili ile besledik eksilen yanlarımızı
çekilmez bir insan olduk çoğu zaman
saçlarından idam ettik sükûtun asaletini
karanlık girdaba düştü kimi zaman dizlerimiz
yine de güneşe tutsak kaldı avuç içlerimiz
dağınık topuzlarımızdan döküldü ayrılık acısı
kimi zaman pacamıza sıçradı yalnızlık sancısı
ve çoban çeşmesinde yıkadık masumiyet kirimizi
kök salmadan toprağa tohum tanesi
zemheride yaktık fenerin ateşini
kış güneşinde ısıttığımız duvar dibine sürdük izimizi
-söyle matruşka! kaç bedene bölündü hayat?
mutluluk rahmetinde ıslanırken bedenimiz
şemsiyesi kırk rüzgârında savrulduk ötelerin
sarı sepya bakışları vardı gecenin kirpiklerinde
altın dişleri ışıldardı uzaklarda bilinmeyen bir yerin
yeni doğan şafağın gamzesine tüneyen ebabil kuşu
üşüdüm, kanatlarında bana da yer var mı?
dimağında aşk tadı bulaşmış seyrüseferinde bir zaman
sırtında heybesi azığı hep yasak/ içi kükremiş kir ve pasak
illegal dağları sırtında taşıyıp çıkınca rampanın düzüne
asalet ütopyasının çukur ovasında kışlayacak aşk
söz, tenekeye bağlanmış kuyruk sokumundan ardın sıra
yürü anca gidersin…
Ümmü AŞCI
(ÜMA)
5.0
93% (13)
4.0
7% (1)