8
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
1266
Okunma

Zaman hızla koşuyorken ömür yolunda
Kırışıyordu alın çizgilerim
Ta ki bir çocuğun üşüyen elleriyle ısınana dek hücrelerim…
Şiirleri siper edip sayfalara
Sararmış sözcükler yutkunsam da
Benim faili alnımdaki çizginin
Kendi ayak izlerimi sürüyorum nicedir
7 yaşımdan kalma telaşlarımla…
Üzülme çocuk!
Dişlerimin yankısıydı
Cümlelerin ezikliği
Puslu gözleriyle belleğime yer etmiş karanlığı sökemesem de
Gürültüm yankılanıyordu şiir sokaklarında
Sesine düştüğümde ayaklanıyordum yeniden
Ceplerinde yelkovan biriktiren ay’a sözüm vardı
Hüznünü öpecektik uçurtmaların kuyruklarından…
Gün kırıklarını küçük harflerinden uyutacaktık
Kuşanıp sonbahar bakışlarını
Buluta kanat duran kirpiklerimizden sağacaktık berrak damlaları
Uzak toprağımızda uyusun diye
Ve kıvrılıp bekleyecektik kutsal bir kitabın dibinde
Güneşi devrik cümlelerle heceleyecektik
Aralığın kış gözlerinde…
Hüzün soluyan kentlerin ışıkları çalınmış kaldırımlarında
Rengi griye çalan martıların kanat seslerinin hışırtılarını dinleyip
Götürüp Ay ışığını gözbebeklerine ve taraklar vurup ağrıyan sedalarına
Serecektik umutlarını kirlenen yerlerinden köpükten dalgalara…
-Kirpiklerim ahımı yıkadıkça
Omzumdaki elin varlığıyla ısınıyordu yüreğim
Suya düşüyordu o vakitlerde zılgıtların gölgesi
Pembe damarlarından kanıyordu düşlerim
Ve boşluğa asıyordum yılgınlığımın sessiz çığlıklarını-
İki yol türkü tutacağız seninle çocuk
Poşusunda rüzgârı dinlendiren
Aynaya ayarlı yansımalarda sessizliği emziren
“Pencereyi kapama gök dolabilir içeri”
O vakit susacak geceler gündüzleri
O vakit konuşacağız iki susku..
Paslı çivileri çekip zamanın ayracından
Yankılanacak
Yer
Gök
Kıyısız sözcüklerin düzünde
Sen giyineceksin mavi önlüğünü göklerin
Bense erte baharları atıp omuzlarımdan
Bir beyaz selam göndereceğiz adımlarımızın arkasına
Ve pencereye gerip gözlerimizi
Kuşatacağız güvercin beyazı umutlarını âlemin
Çalınmış gülüşlerimizi gamzelerimizin çiğ’inde yıkayacağız
Yetim hıçkırıklarını bölüşsün diye karanlıklar
Susacağız geçmişin kırık oyuncakları arasında…
Sen şimdi,
Parmak boğumlarına sıkışan çocukluğunun kuyruksuz uçurtmalarıyla eğil özgürlüğün önünde
Unutma çıplak renkler masumdur gökyüzünde…
Binlerce bıçak değse de gördüklerine
Ve çatal hıçkırıklar arşınlasa da suretinin kıvrımlarını
N’olur
Aynadan eksik etme çocuk bakışlarını
Unutma ki...
Büyük öyküler aksinde gizli sırrın…
Çeyiz sandığımda biriktiridiğim gözyaşı oyalarımda
Bir çocuk çiçek açıyordu
Ve duvağını örtüyordu beyaz yeminlerle yalnızlıkların…