1
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
732
Okunma
Sevgili ben
Ahvalim cehaletime yenik şimdilerde
Kırık bir sazın dergâhına sığınan kalbim
Veysel’in körlüğünü özümsüyor
Ezilmiş türküleri takıp kulağıma
Boğuyorum sesimi çatallı hıçkırığından
Sevgili ben
Hüzünkâr olduğum aşikâr
Kaç nesil békes yağdım eteklerime
Kaç kez ahkâm kestim mısra aralarında unuttum
Biliyorum ki
Alnından öptüğüm çocukluğum ana vatanım
Ben öldüm desem de
Her sabah içimde pür telaş kan kızılı gözleriyle
Bir çocuk kirpiklerini aralar şefkatle
Sevgili ben
Ömrümü hibe ettim isimsiz bir mezar taşına
Kendimin katiliyim anlayacağın
Varsın kendi zulmünü yaşasın dünya deyi
Zira,
Umut etmekten yoruldum
Merhameti esirgeyenin hatrına
Ne çok eksildik şefkatten merhametten aşktan ve umuttan yana
Ölümcül öfkeliyim kendime
Ne bileyim ,
Alnında doğum ve ölümün çarşaf çarşaf yazıtı varken herkesin
Neden kâbus sabahlar ve neden herkes bir çukurdan çığlık atmakta
Kim kimi yaralıyor belli değil üstelik
Sonu ölüm olan bu yaşamla savaşmayı neden seçer ki insan!
Ah sevgili ben
Dayandım gündüz ve gecenin harami sızısına
Veysel’in türküsünü mırıldanıyorum
Uzun ince bir yol hâli
Bir serçenin pencere dibini mesken edişi gibi
Öyle özlüyorum imkânsız olan ne varsayı.
Neyse işte sevgili ben
Kendimi gözlerinden sökmeliyim âlemin
Vatanı var iklimi yok sözlerimin
At yelesine tutunan kızıl harflerin hırçınlığıyla
Tanrı’dan özür diliyorum
Sevgili
Ben
Umuda olan inancımın gölgesinde
Bir tutam gül beni
Veysel aşkına...
Hazal Karadağ
5.0
100% (10)