üstünde dünkü hislerle düş almadan evden çıkan pazara yamanan bir b.alığım denizimi arıyorum toprağa basmadan pullarım dilinden düşmeyen ağdalı sabun köpüğü az pişmiş ve fazla uzun overlok sünger hikãyenin overlong misfit karakteri kelimelerin yuvarlanmış karanlığını bulmuş b.ense yine a.sosyal fobik vasatın altında bir gıdımlık damağına yapışan ince kılçıklı zavallı kuru mezgite döndüm duş almadan abdestsiz düşlerinde çiğnenirken iki kez öldüm alehandro kasıklarında intihar eden bir kelebekle
nesli tükenen kelaynak kuşu geldi öptü üç beş yaramızdan sürrealist bir kuyunun etrafında gayrisafi milli mutluluğumuz için höyküre öyküne ip atladık dragonla kalbimiz ölürken tuttuğu umudu fahiş fiyata satmaya kalkıştı Aragon’a ti.tiz not.a.lar için ihtiyacımız olan biraz vibrato biraz da fa diyez re arası üç oktavlık kafa sesini açacak şeyler Maria Callas mezarından çıkıp gelse ölürdü yine kefal kefilsiz mırmırsız tekir pisi kalkansız kalkan duvaksız gelincik taçsız trança neyi severdi levrek neyin hayalini kurardı helal lokma yemek varken gözünü yarama diken soytarı kavalyem lüfer
kalbime giden yolu bulamıyorum gel kurtar beni alehandro sen yarılsan da içine girsem ölü dediğin toprakta olur çiçek dediğin bahçede ağaç hiç yürümediğin ormanda kuş bildiğin bizim Kafka çırpınır biteviye uykusuz kafeste ama yağmur olsam kurur begonvilim kurur çiçeklerim bir cemre düşse ağır aksak hüzünlü günlerin bitimsiz leylisine kuş olsam balçığa bulanır gökyüzü ağaçlar da ormanı bırakıp gider kitapsız beni bilirsin ağzımda yine gülsüz dikenler soprano do ve la arası imansız başımda "uğultulu tepeler" 880 hz pisagor komasında Emily de mezarında ters döner
hadi ben ezik bir balığım yosunlu denizimi arıyorum hadi yumul alehandro hadi çek lirik kılıcını hadi sür üstüme atını ya sen! suyumda terör estiren beyaz yakalı forslu tenore di forza! üstünde dünden kalma hislerle düşümde duş alan exin tut ki elinde titrek bir mum ışığıyla kuyruğuma muhbir taktığı üç günlük fosforlu kelebeğin üçüncü intihar solosunda floresanlı lambaya kanatları değince cızbız yanıp sönen hayallerin kentsel dönüşümlü masallarında tut ki bir gözü kör bir ayağı topal Nemrud’un burnundan girip başına balyozu vurduran beynini kemirdiği rantçı sivrisineksin
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
şiir üstünde dünkü hisler - düş almadan / b.alığım imgesi oldukça etkili başlıyor ve soyut bir tonda devam ediyor. Soyut ve postmodern bir alt yapıdan kaynaklanan bir bilnçle yazıldığını düşünüyorum şiirlerini ve kimi anlaşılmayan yerlerin bu özelliklerden kaynaklı olduğunu söyleyebiirim. Bu anlatım biçimi sıkıcılık ve anlama riski taşısa da anlatım beceri ve akışını çok etkileyici buldum ve okurken keyif alarak okudum. Ama senin şiirlerini en az 3-4 kez anlayabilmek için okuyorum :) ki bu edebiyatla olan bilgini ortaya çıkarması açısından da çok özendirici bir durum. Mesela maria carlas diye birini tanımıyodum şimdi senin yüzünden girmiş oldu hayatıma :) bir de trança diye bir balığın olduğunu :) Ayrıca senin şiirlerinde romanda da bulunan her ne kadar daha çok depresif hislerle :) örülü olsa da gotik hisler barındırdığını öğelere kişilik kazandırma ve bilgiye dayalı anlatıyla harmanlamandaki ustalığını da belirtmem gerekiyor. kendini tanımlamada kendinle barışık bir açık gönüllü olduğunu da söylemeliyim Ben şiirde özellikle özgünlük, imge, bilgi ve lirik tadları aldığım tadlar benim için çok besleyicidir. Şiirlerinde bunu aldığım için bir okur olarak çok mutluyum. Yine uzun bir yorumu kupa 5'li olduğundan mütevellit sana özel olarak severek yazdım 😀 Kalemine sağlık beğenerek okudum. Selamlar ve saygılarımla.
Okudukça hepimizin hayat bilgisi, yelpazesi genişliyor ve kendimizden de bi şeyler ilave etmek, küçük toplulukta bile olsa kendimize yer açmak, yer edinmek ve söz hakkı almak ya da düşüncelerle yoğunlaşıp farkını ortaya koyacak fikirlerle, sesini topluluğa duyurmak adına; hep bi öğrenme isteği, hep bi merak isteği uyanıyor insanın içinde...
O yüzden öğrenmenin bi sınırı, kapasitesi yok, sonsuzluk gibi ve hep daha fazlasını isteyecek ve de ihtiyaç duyacağız. Eğer yazmak istiyorsak buna mecburuz zaten.
Alehandro da hayal dünyamıza dahil olanlardan. O da Abuzer, Abuzittin, Muzo, Hans, Sebasti, Musti v.s sürekli kadrosu genişleyip büyüyen, kontenjanı açık bıraktığım kurgu dünyasının baş kahramanları. Aynı karakterlere seslenmek yerine, farklı farklı isimlere seslenip içimi dökmek bana ayrı bir keyif veriyor. Kurgunun zihnini açan, kolundan tutup seni maceradan maceraya sürükleyerek, hikãyelere yön verenler de biraz onlar aslında. Çünkü kendinle baş başa kaldığında onlarla sürekli irtibat halindesin ve iletişim kurmak için de seni dürtüp belleğini harekete geçirenler, kafanda kurduğun o sesler yine. Beyninin içini çok sesli orkestra gibi düşün. Her çalgı, her nota seni kurgu dünyasında dans etmeye çağırıyor.
Aslında saha detayli yazmayı düşünüyordum ama mesai bitimine yaklaşınca aklımdakileri çarçabuk yazmak istedim, ben kalemi güçlü şairlerin şiirlerini okırken ayrı yorum yaparken ayrı keyif alıyorum bir şiirde duygu, bilgi imge, sosyo-psikoloji, siyasi vurguları beğendiğim için ve kendimi şiire katmak adına yorumu uzun yapmaya çalışıırım, ki aslında yorum yapa yapa iyi yorumlar yaptığımı da keşf ettim. Ki şiiirin böylesi bir etkisi de var, yani şiir sadece okulu ak, yazmak, hissetmek, duyguyu yaşamak değil bunların hepsini içine alıp bir de başkasına ait bir şiire yorum yaşamak ve p yazdıllarında şairi anlamak ortaya çıkarmakmış. Bu da benim için amaç sürüp devam ediyor demektir, yani öğrenmek serüveni., hep öğrenmek herşeyden birşeyler öğrenmek. E bir de yorum sabit len ince de yorumu yapan için de keyifli bir hal alıyor elbet 🤪 Akademileri olarak edebiyatla ilgili nedir bilmiyorum ama bir profesyonellik var sende özellikle hikaye -roman yazmada iyi ürünler verebilirsin çünkü halet-i ruhiyen, tarzın ve bunu yazıya akıtma becerin bunu yapman için itici bir unsur olacaktır sana.. Bir de Alehandro , abuzer (ismi yanliş anımsamadıysam) olsaymış daha iyi olmaz mıydı 😄
Ben de severek okudum yazdıklarını, onu belirtim önce, çünkü tarafsız bir gözle, şiirler üzerinden benim karakteristik içsel dünyamı, olaylara yaklaşımımı, bakış açılarımı güzel yakalamış, güzel tarif etmiş ve güzel irdelemeşsin.
Yorumcuların da seçici ve dikkatli olmaları her zaman iyidir. Benim bile bilmediğim, hasır altı ettiğim ya da işime gelmeyip geçiştirdiğim, örtbas ettiğim duygularımı büyük bir çiçek buketi halinde elime tutuşturduğun için ayrıca teşekkür etmem gerekiyor sana...
Şiirlerde beni yansıtan ruhu ya da bana en yakın olan tanımı; başka bir gözden dinlemek ve "evet doğru söylüyor!" şaşkınlığını da üzerimden henüz atamadan, başka bir benle daha sanki yeni karşılaşıyormuşum da, ayak üstü sohbet ediyormuşuz gibi bir his uyandırdı içimde...
Bu kadar yoğun ve karmaşık bir zihnin kör düğümlerini iyi çözmüşsün Güney, seni yorduk ama olsun o kadar değil mi? Neticede kupa beşlinin kontenjanından faydalanıp bi hediye çeki kapmışım fena mı oldu?
Sen özenerek yazdığın için bak ben de elini boş göndermiyorum, cicili bicili methiyeler diziyorum sana:)
Çok teşekkürler Güney, ben de seni okurken keyif aldım. Beğenmişsen, mutlu olmuşsan ben de mutlu olurum.
Şiirlere geldi mi bak ne güzel anlaşıyoruz seninle:)
Okudukça hepimizin hayat bilgisi, yelpazesi genişliyor ve kendimizden de bi şeyler ilave etmek, küçük toplulukta bile olsa kendimize yer açmak, yer edinmek ve söz hakkı almak ya da düşüncelerle yoğunlaşıp farkını ortaya koyacak fikirlerle, sesini topluluğa duyurmak adına; hep bi öğrenme isteği, hep bi merak isteği uyanıyor insanın içinde...
O yüzden öğrenmenin bi sınırı, kapasitesi yok, sonsuzluk gibi ve hep daha fazlasını isteyecek ve de ihtiyaç duyacağız. Eğer yazmak istiyorsak buna mecburuz zaten.
Alehandro da hayal dünyamıza dahil olanlardan. O da Abuzer, Abuzittin, Muzo, Hans, Sebasti, Musti v.s sürekli kadrosu genişleyip büyüyen, kontenjanı açık bıraktığım kurgu dünyasının baş kahramanları. Aynı karakterlere seslenmek yerine, farklı farklı isimlere seslenip içimi dökmek bana ayrı bir keyif veriyor. Kurgunun zihnini açan, kolundan tutup seni maceradan maceraya sürükleyerek, hikãyelere yön verenler de biraz onlar aslında. Çünkü kendinle baş başa kaldığında onlarla sürekli irtibat halindesin ve iletişim kurmak için de seni dürtüp belleğini harekete geçirenler, kafanda kurduğun o sesler yine. Beyninin içini çok sesli orkestra gibi düşün. Her çalgı, her nota seni kurgu dünyasında dans etmeye çağırıyor.
Aslında saha detayli yazmayı düşünüyordum ama mesai bitimine yaklaşınca aklımdakileri çarçabuk yazmak istedim, ben kalemi güçlü şairlerin şiirlerini okırken ayrı yorum yaparken ayrı keyif alıyorum bir şiirde duygu, bilgi imge, sosyo-psikoloji, siyasi vurguları beğendiğim için ve kendimi şiire katmak adına yorumu uzun yapmaya çalışıırım, ki aslında yorum yapa yapa iyi yorumlar yaptığımı da keşf ettim. Ki şiiirin böylesi bir etkisi de var, yani şiir sadece okulu ak, yazmak, hissetmek, duyguyu yaşamak değil bunların hepsini içine alıp bir de başkasına ait bir şiire yorum yaşamak ve p yazdıllarında şairi anlamak ortaya çıkarmakmış. Bu da benim için amaç sürüp devam ediyor demektir, yani öğrenmek serüveni., hep öğrenmek herşeyden birşeyler öğrenmek. E bir de yorum sabit len ince de yorumu yapan için de keyifli bir hal alıyor elbet 🤪 Akademileri olarak edebiyatla ilgili nedir bilmiyorum ama bir profesyonellik var sende özellikle hikaye -roman yazmada iyi ürünler verebilirsin çünkü halet-i ruhiyen, tarzın ve bunu yazıya akıtma becerin bunu yapman için itici bir unsur olacaktır sana.. Bir de Alehandro , abuzer (ismi yanliş anımsamadıysam) olsaymış daha iyi olmaz mıydı 😄
Ben de severek okudum yazdıklarını, onu belirtim önce, çünkü tarafsız bir gözle, şiirler üzerinden benim karakteristik içsel dünyamı, olaylara yaklaşımımı, bakış açılarımı güzel yakalamış, güzel tarif etmiş ve güzel irdelemeşsin.
Yorumcuların da seçici ve dikkatli olmaları her zaman iyidir. Benim bile bilmediğim, hasır altı ettiğim ya da işime gelmeyip geçiştirdiğim, örtbas ettiğim duygularımı büyük bir çiçek buketi halinde elime tutuşturduğun için ayrıca teşekkür etmem gerekiyor sana...
Şiirlerde beni yansıtan ruhu ya da bana en yakın olan tanımı; başka bir gözden dinlemek ve "evet doğru söylüyor!" şaşkınlığını da üzerimden henüz atamadan, başka bir benle daha sanki yeni karşılaşıyormuşum da, ayak üstü sohbet ediyormuşuz gibi bir his uyandırdı içimde...
Bu kadar yoğun ve karmaşık bir zihnin kör düğümlerini iyi çözmüşsün Güney, seni yorduk ama olsun o kadar değil mi? Neticede kupa beşlinin kontenjanından faydalanıp bi hediye çeki kapmışım fena mı oldu?
Sen özenerek yazdığın için bak ben de elini boş göndermiyorum, cicili bicili methiyeler diziyorum sana:)
Çok teşekkürler Güney, ben de seni okurken keyif aldım. Beğenmişsen, mutlu olmuşsan ben de mutlu olurum.
Şiirlere geldi mi bak ne güzel anlaşıyoruz seninle:)
Hediye çeki vereceğim de şiir masası eski. Takibimdesin nasıl olsa. Sen yaz neyse bu sayfadaki yorumumun altında göremezsin ayrı yorum yapayım, engeli yok ki :)
Hayatın, evrenin bir amacı var mı? Bence yok. O halde baharat kabilinden biraz delilik, biraz serkeşlik, biraz muziplik baharatı kat. İnan çok lezzetli oluyor hayat yemeği. Hele bir de elinle bandırarak yersen :)
Hayatın, evrenin bir amacı var mı? Bence yok. O halde baharat kabilinden biraz delilik, biraz serkeşlik, biraz muziplik baharatı kat. İnan çok lezzetli oluyor hayat yemeği. Hele bir de elinle bandırarak yersen :)
Bir şiirime çalışıyordum, duş teması var içinde, şiirinde duş düş okuyunca soğuk duş etkisi oldu. Sonra klasik jungcu tarafa yaklaştım, ortak bir düş etkili duş dünyası herhalde ne dersin Güle bacım?
Benim güzel kalpli Rüzgãr'ım; Seni görünce o kadar mutlu oluyorum ki canım, hani elimde olsa çıkarır kalbimi eline tutuştururdum. Sevgini capcanlı kalpten öyle güzel hissettiriyorsun ki insana...Ayağımı yerden kesip göklere çıkarttığın ve şu saatte bu güzel hisleri yaşattığın için o güzel varlığına çokça minnettarım.
İki kelimelik sevgi sözcüğünün karşılığı bende içime sığmayan bir dünyadır. Sevmek de eğer böyle bir şeyse -ki muhakkak öyledir- sen kalbimde çok ama çok yer kaplıyorsun Rüzgãr.
Benim güzel kalpli Rüzgãr'ım; Seni görünce o kadar mutlu oluyorum ki canım, hani elimde olsa çıkarır kalbimi eline tutuştururdum. Sevgini capcanlı kalpten öyle güzel hissettiriyorsun ki insana...Ayağımı yerden kesip göklere çıkarttığın ve şu saatte bu güzel hisleri yaşattığın için o güzel varlığına çokça minnettarım.
İki kelimelik sevgi sözcüğünün karşılığı bende içime sığmayan bir dünyadır. Sevmek de eğer böyle bir şeyse -ki muhakkak öyledir- sen kalbimde çok ama çok yer kaplıyorsun Rüzgãr.
Aslolan toprağın altı ve üstü vardı ama biz hep bölüşümlü birlikteliği ya da çatışmalı ayrılıkları ile meşgulmüşüz meğer… Şiir bize toprakta konuşulanların dışında kalan bu başka iklim bu başka mesele derya deniz der ve bizi başka perspektife taşır elbet imgenin letafetini eksik etmez.
Lise yıllarımda ülkemde olan bitenleri sistemi içindekileri ve dışarıda kalan ya da bırakılanları patagonya da olanlar (ismi böyle kalmış hafızamda ve yazarını hatırlayamıyorum) diye bir köşe yazısından okuduğumda “vay be demek ki kırmızı çizgilere basmadan ama tellerde de çarpılmadan pekala kanat çırpabiliyormuş insan bir yazıda kuş misali “ demiştim.
Bu şiir bana aynı hissiyatı tattırdı yeniden Belki de şairin hiç hedefinde değildi dimağımızda ki tatlar…
Belki birkaç sayfa yoğurulur bu şiirin dokunduğu yerlerden
Geldim Sahir, bahsini ettiğin konulara değindikten sonra gece mesaisinin üstüme çökerteceği uykudan ötürü muhtemelen birazdan uyurum.
Öncelikli çok anlamlı güzel bir yorum yapmışsın çok teşekkür ediyorum.
Aslında köşe yazısına istinaden aklından geçirmiş olduğun şu "insan kuş misali kanatlarını çırpabiliyormuş" cümlesinden anladığım kadarıyla sen de oldukça etkilenmişsin yazıdan, hatta belki bi çift kanat da sen taktın peşinden ve hikãyesinin büyüsüne kapılıp, tellere takılmadan da şahin gibi süzüldün havada...
Yazarken bana da olur bazen...Bazen toprağın altında yatan bir ölüden farksız, bazen de dünyayı merakla kuşbakışı dolaşıp keşfe çıkmak isteyen yavru ve acemi bir kuş gibi içi kıpır kıpır. Henüz kendisini bekleyen tehlikelerden ve kötülüklerden habersiz...
O yüzden yazarlar ve şairler hem biraz ölürler, hem ölülerini gömerler, hem de yeniden doğup dirilirler. Birçok duygu iç içe ve arşa uzanan yedi katmanlı gök gibidir.
Toprağın altı var bir de, tırnaklarmızla tünel kazıp firar etmek istediğimiz sır dolu gizli hücrelerimiz.
Balıklara gelince, onların geleceğini ben de bilmiyordum, bana da süpriz oldu. Balıklar hangi ara aklımda yüzdü zıpladı oynadı bilmiyorum, anlık bi zihin akışı diyelim.
Balıklar fena ısırıyorlar ama, denizde sabit durmuyoduk hiç, hep hareket halindeydik. Bir seferinde öyle bir ısırdı ki, ben o acıyla öyle bi çığlık attım ki, dışardan duyan da köpekbalığı ısırdı sanır. Herhalde ondan olacak ki;
Helal lokma yemek varken Gözünü yarama diken Soytarı kavalyem lüfer
deme gafletinde bulundum artık bi kere. Yoksa balıklar sevimli tatlıdırlar.
Ziyaretin mutlu etti Sahir. Zaman ayırıp uğradığın ve kıymetli düşüncelerini paylaştığın için teşekkürler.
Hoş geldin Sahir, ne zamandır seninle dertleşmedik, iyi oldu geldiğin.
Sana mesaiden sonra dönüş yapıcam, öyle bi kuru teşekkürle seni uğurlamak istemiyorum burdan. Bulmuşken de birkaç satırın belini bükelim, kıralım ya da her neyse işte...
Geldim Sahir, bahsini ettiğin konulara değindikten sonra gece mesaisinin üstüme çökerteceği uykudan ötürü muhtemelen birazdan uyurum.
Öncelikli çok anlamlı güzel bir yorum yapmışsın çok teşekkür ediyorum.
Aslında köşe yazısına istinaden aklından geçirmiş olduğun şu "insan kuş misali kanatlarını çırpabiliyormuş" cümlesinden anladığım kadarıyla sen de oldukça etkilenmişsin yazıdan, hatta belki bi çift kanat da sen taktın peşinden ve hikãyesinin büyüsüne kapılıp, tellere takılmadan da şahin gibi süzüldün havada...
Yazarken bana da olur bazen...Bazen toprağın altında yatan bir ölüden farksız, bazen de dünyayı merakla kuşbakışı dolaşıp keşfe çıkmak isteyen yavru ve acemi bir kuş gibi içi kıpır kıpır. Henüz kendisini bekleyen tehlikelerden ve kötülüklerden habersiz...
O yüzden yazarlar ve şairler hem biraz ölürler, hem ölülerini gömerler, hem de yeniden doğup dirilirler. Birçok duygu iç içe ve arşa uzanan yedi katmanlı gök gibidir.
Toprağın altı var bir de, tırnaklarmızla tünel kazıp firar etmek istediğimiz sır dolu gizli hücrelerimiz.
Balıklara gelince, onların geleceğini ben de bilmiyordum, bana da süpriz oldu. Balıklar hangi ara aklımda yüzdü zıpladı oynadı bilmiyorum, anlık bi zihin akışı diyelim.
Balıklar fena ısırıyorlar ama, denizde sabit durmuyoduk hiç, hep hareket halindeydik. Bir seferinde öyle bir ısırdı ki, ben o acıyla öyle bi çığlık attım ki, dışardan duyan da köpekbalığı ısırdı sanır. Herhalde ondan olacak ki;
Helal lokma yemek varken Gözünü yarama diken Soytarı kavalyem lüfer
deme gafletinde bulundum artık bi kere. Yoksa balıklar sevimli tatlıdırlar.
Ziyaretin mutlu etti Sahir. Zaman ayırıp uğradığın ve kıymetli düşüncelerini paylaştığın için teşekkürler.
Hoş geldin Sahir, ne zamandır seninle dertleşmedik, iyi oldu geldiğin.
Sana mesaiden sonra dönüş yapıcam, öyle bi kuru teşekkürle seni uğurlamak istemiyorum burdan. Bulmuşken de birkaç satırın belini bükelim, kıralım ya da her neyse işte...
Selam Jüli doğru dedin, bu lafın çok hoşuma gitti:))
Filmlerde olur ya hani, kadın köşeye sıkışır, her yer kapı duvar, sonra tokasını saçından çıkartıp açar o demir kapıyı, kapıda bekleyen o iki izbandutu da atlacak bi yolunu bulur muhakkak:)
Ben de tam teşkilatlı tamir ve imha deposu gibiyim.
Selam Jüli doğru dedin, bu lafın çok hoşuma gitti:))
Filmlerde olur ya hani, kadın köşeye sıkışır, her yer kapı duvar, sonra tokasını saçından çıkartıp açar o demir kapıyı, kapıda bekleyen o iki izbandutu da atlacak bi yolunu bulur muhakkak:)
Ben de tam teşkilatlı tamir ve imha deposu gibiyim.
Don kişot gibi savaşalım gölgelerle Düştüğümüz çukurlara toprak atanların ayaklarından çekelim Balçığa dönerse gökyüzü, sineklerin kanatlarını ödünç alalım Hüzünlü günlerin bitimsiz leylimine bir ağıt okuyalım
harikaydı her zaman ki gibi bambaşka bir tadı var kaleminin ve çokça özenli yazılmış, yüreğine sağlık doyuyor insan güzel şiirleri okudukça, şairem çokça sevgimle.
Emin değilim ama sanırım benden kaynaklı, çünkü kutucuğu işaretliyorum ama kendiliğinden kalkıyor. Asıl ben teşekkür ederim uğrayıp haber verdiğin için.
Emin değilim ama sanırım benden kaynaklı, çünkü kutucuğu işaretliyorum ama kendiliğinden kalkıyor. Asıl ben teşekkür ederim uğrayıp haber verdiğin için.
Sıra dışı sadece şahsına münhasır şairlik tarzın var Okurken kah doğada herhangi bir canlının kanadında yada kalbinde buluyor insan kendisini Kah sinemada kendinden geçmiş film sahneleri geçiyor gözünün önünden
Ve bunları hissederken imgelerin alabildiğine hayal serüvenine sürüklüyor insanı Ne yalan diyeyim zihnimi arada yormuyorsun değil Ama seviyorum verdiğin bu yorgunluğuda
İnsan kendi yazdıklarına kurgularına ve yaralarına benziyor derler Bu benzerlikleri her seferinde ince ince dimağımıza harf harf işliyorsun
İyi ki yazıyorsun bize bu lezzeti sunuyorsun Sevgiler selamlar ve elbette ki teşekkürler Gule
Okurlara küçük bir kıvılcım da olsa bi şeyler hissettirmiş olmayı umuyorum.
Şiir nasıl ki aklımı zorlayıp yoruyorsa, seni de yormuş olması kuvvetle muhtemeldir.
Ben zaten ekran başında anlık yazıyorum ama öyle beş dakikada değil, ağır ağır, sindire sindire saatlere yayılan bi duygu akışı. Bir cümlede terslik varsa, beğenmemişsem, kulağımı tırmalıyorsa bi saatimi de alsa onun yerine geçecek başka anlamlar arayışına girerim ve bu da bütün şiirin ya da komşu civardaki bel kemiği satırların yeni baştan yıkılıp inşası demek.
O yüzden ilk baştaki taslak aslında daha ağır başlı, daha oturaklı, daha yüksüz, daha anlaşılır...Sonra bu bahsettiğim durumdan ötürü kafam karışıyor, bu sefer de temeli bir günde ruhsatsız gecekondular gibi çarpık çurpuk, yamuk mamuk dikmek zorunda kalıyorum.
Şiirlerin vaziyeti bu, dile gelecek olsalar emin ol yakasını silkeleyip "yine geldi başımızın belası!" derlerdi herhalde bana:)
Okurlara küçük bir kıvılcım da olsa bi şeyler hissettirmiş olmayı umuyorum.
Şiir nasıl ki aklımı zorlayıp yoruyorsa, seni de yormuş olması kuvvetle muhtemeldir.
Ben zaten ekran başında anlık yazıyorum ama öyle beş dakikada değil, ağır ağır, sindire sindire saatlere yayılan bi duygu akışı. Bir cümlede terslik varsa, beğenmemişsem, kulağımı tırmalıyorsa bi saatimi de alsa onun yerine geçecek başka anlamlar arayışına girerim ve bu da bütün şiirin ya da komşu civardaki bel kemiği satırların yeni baştan yıkılıp inşası demek.
O yüzden ilk baştaki taslak aslında daha ağır başlı, daha oturaklı, daha yüksüz, daha anlaşılır...Sonra bu bahsettiğim durumdan ötürü kafam karışıyor, bu sefer de temeli bir günde ruhsatsız gecekondular gibi çarpık çurpuk, yamuk mamuk dikmek zorunda kalıyorum.
Şiirlerin vaziyeti bu, dile gelecek olsalar emin ol yakasını silkeleyip "yine geldi başımızın belası!" derlerdi herhalde bana:)
Evgeny Grinko’nun konserine gitmiştim; oldukça etkileyiciydi. Öyle ki bazı parçalarını dinlerken kendimi bir düş görüyormuş gibi hissettiğim oldu.
Şiirinin etkisiyle, yine bir balık şaşkınlığında, karada ne yapacağını bilemez hâlde bir müziğin notasına tutunmuş buldum kendimi. Pul pul dökülür insan kimi zaman; her bir pul tanesiyle ayrı ayrı kavga eder, bazen de tek bir pul tanesinin anlaşılmasını ister, insanın da tükenmeden nesli...
Zengin bir sofradan imge ikramına hayran kalarak kalkıyorum; doyumsuz bir şiir lezzetiyle.
Sevgilerimle Gule,
Enûma Eliš tarafından 8.9.2025 00:27:06 zamanında düzenlenmiştir.
Evet bu aralar bende de bu deniz tutkusu, bu balık aşkı...
Balıkçılar denize olta atmaya giderken, ben de kafamda yüzen balıkları suya atmaya gidiyorum gibi bi şey oluyor, şiirle meramını anlatmanın böyle fantazileri de var.
Bu hayali yolculukta seni anlayanlara rastlamak, sesini duyurmak ne güzel şey...
Evet bu aralar bende de bu deniz tutkusu, bu balık aşkı...
Balıkçılar denize olta atmaya giderken, ben de kafamda yüzen balıkları suya atmaya gidiyorum gibi bi şey oluyor, şiirle meramını anlatmanın böyle fantazileri de var.
Bu hayali yolculukta seni anlayanlara rastlamak, sesini duyurmak ne güzel şey...
Son bölüm kurtuluşu çağrıştırıyor ama dilin oyununda yeniden batıyor. Kendimi balık halinde gibi hissettim. Alehandro'ya değil, ızgaracıya selam çakayım ben. Saygıyla.
Popkorn eşliğinde animasyon ya da zihin açan başka bir film 🎥 izlemeyi severim. Böyle bir atmosfer kafanızda canlanmışsa eğer çok güzel. Maalesef gerçek hayatta hiçbir şey göründüğü gibi değil. Şiirlerin böyle kurtarıcı, sığınmacı bir ruhu var, ara sıra kovuğuna girip s.aklanıyoruz.
Popkorn eşliğinde animasyon ya da zihin açan başka bir film 🎥 izlemeyi severim. Böyle bir atmosfer kafanızda canlanmışsa eğer çok güzel. Maalesef gerçek hayatta hiçbir şey göründüğü gibi değil. Şiirlerin böyle kurtarıcı, sığınmacı bir ruhu var, ara sıra kovuğuna girip s.aklanıyoruz.
Vurulduğum yeri bilsem ve yarına çıkacağımı , inan , kalbimin kapalı gişe oynayan tüm sahtekar yollarına , karaçalı dikip , tepegöz gibi haraca bağlayacağım. Sonra , inanmaktan vazgeçeceğim usumdaki uğursuzluklara...
Şiirin karınca yuvası multikulti, her şey var anlayacağın. Bu çalışkan emekçi işçiler de tırtıklaya tırtıklaya götürüyorlar bizden bi şeyler, biz de kolaylık olsun diye onların yolunu açıyoruz.
Kapalı gişe oynayan kalbinden öperim seni Teşekkürler, sevgiler çokça...
Şiirin karınca yuvası multikulti, her şey var anlayacağın. Bu çalışkan emekçi işçiler de tırtıklaya tırtıklaya götürüyorlar bizden bi şeyler, biz de kolaylık olsun diye onların yolunu açıyoruz.
Kapalı gişe oynayan kalbinden öperim seni Teşekkürler, sevgiler çokça...
yüksek kültür var şiirde.. gotik lirik karışımı var bilinçli yapılmış dil oyunları kelime kırılmaları var balığın denizden insanın dünyadan koparılışı en çok var..
Şiir ya da bi şeyler yazmak benim de beynimi yakıyor Nilgün. Galiba normal konuşmayı da beceremiyorum. Hani şimdi düşün ki okurun algısı iflassa bizim dudaklar da düşler kesat demektir.
Yok mu biri bu karıncalı düşüncelerin kepenklerini gelip indirsin.
Şiir ya da bi şeyler yazmak benim de beynimi yakıyor Nilgün. Galiba normal konuşmayı da beceremiyorum. Hani şimdi düşün ki okurun algısı iflassa bizim dudaklar da düşler kesat demektir.
Yok mu biri bu karıncalı düşüncelerin kepenklerini gelip indirsin.
alehandro ve mezarında ters dönmeyen neyzen Tevfik’e selam olsun.
Kelebekler floresan lambaların yoldaşıdır,önceden bakır tel sarılı trafo koyarlardı bu floresanlara,çok ses yapardı,kelebeklere ninni gibi gelirdi bu. Şimdi led trafo koyuyorlar,sessiz,sanırım kelebekler ile iletişimleri kesildi,bu intihar düşleri o yüzden diye düşünüyorum:)
Abi yazarken kafa kafayı, konu konuyu açıp imge imgeleri solluyor. Bambaşka bir dünyanın etkisi altına giriyosun. Kelaynak kuşu gibi daldan dala uçup kondum, böyle bir şiir kafesin içine girdi:)
Abi yazarken kafa kafayı, konu konuyu açıp imge imgeleri solluyor. Bambaşka bir dünyanın etkisi altına giriyosun. Kelaynak kuşu gibi daldan dala uçup kondum, böyle bir şiir kafesin içine girdi:)
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.