Akıp giden ve değişen hayatın içine karışmaktan geri durup, hep beklemeyi seçen Drogo, birbirinin aynı olan günlerin sancısını çeke çeke kendini kandırmayı seçti aynı zamanda.
Oysa 'beklemek' akışı durmayan zamanın içinde, hayatın sıradanlığı içinde ona, yok olmayı getirdi.
"..o ayırdına varamadan, zaman akıp gidiyordu."
Bastiani Kalesi, onun aşamadığı cesaretinin duvarları ve kendini içine hapsettiği yer; Tatar Çölü ise gelmeyen, uzak hâyâli olarak kaldı.
"...Dilin güzelliği ya da zorluğu tam da buradadır, söylemek istediğini tam olarak söyleyememekte; hep ya biraz az ya da biraz çok olmasında. Biraz azdır, çünkü Wittgenstein'ın açıkladığı gibi söz, bir yönü işaret eder bir şeye işaret etmez; söz çoktur, çünkü kişisel eğimimizin ne olursa olsun sözler taşıdıkları kültürel ve sosyal anlamlarla yeni bir dünya açar. "
syf:152