"Her ağacın, her dalganın, bulutların ve gelip geçen her hayvanın içindeyim. Mevsimlerin ve nesnelerin de."
"Yaralı nasıl kendini yaralarsa, iyileşen de kendini iyileştirir.”
"İç dünyasını irdeleyebilen her insan gibi ben de kişiliğimdeki bölünmenin yalnızca kendi sorunum ve sorumluluğum olduğunu düşünmüştüm. Faust; "Göğsümde iki ruh barınıyor!" diye itirafta bulunmuş ama ikilemin nedenlerine ışık tutmamıştır. Gene de bu sözleri söylemekle bana çok yardımcı olduğuna kuşku yok."
"Sen hep düşünmek istiyorsun. Oysa insan düşünmemeli inanmalı."
"Algılanabilen tüm ifadeleri ruh üretir."
"Sevgi her şeyi taşır ve her şeye dayanır."
"Sonuçta insan kendisini yargılayamayan bir olgudur ve başkalarının iyi ya da kötü yargılarına bırakılmıştır."
"Hiçbir şey beni yalnızca insanın ve Tanrı'nın sureti olduğuna inandıramazdı. Bana göre ulu dağlar, nehirler, göller, ağaçlar, çiçekler ve hayvanlar, gülünç giysileri, kötülükleri, bayağılıkları, vurdumduymazlıkları, yalanları ve her şeyden çok da iğrenç bencillikleri olan insanlardan çok daha fazla Tanrı'nın özünü gösteriyordu."
"Ruhumuz ve bedenimiz, atalarımızda da olan bireysel öğelerden oluşur. Bireyin ruhundaki "yenilik" çok eski öğelerin sonsuz değişimlerinden biridir. Bu nedenle ruhun ve bedenin yoğun bir biçimde tarihsel nitelikleri vardır ve bunlar bir varlık dünyaya geldiğinde, kendilerine bu yeni şeyin içinde doğru dürüst bir yer bulamazlar, yani atalarımızdan gelen nitelikler bu yeni şeyle tam uyum içinde değillerdir. Günümüz ruhu çağdaş olduğunu savunsa da, insanoğlunun ne Ortaçağ'la ne Antik Çağ' la ve ne de ilkellikle işi bitmiştir."
Ilk olarak Everest, sonrasında Ayrıntı Yayınları'ndan okuduğum kitap üç bölüm 746 sayfadan oluşuyor. Türkali'nin çoğu bölümde olayları karakterlerin iç sesiyle anlatıyor olması o kadar güzel ki.. Âdeta kitabı okumuyoruz da o kişinin beyninde yaşıyormuşuz gibi hissediyoruz kendimizi. Karakterlerin kendilerinden en emin oldukları durumlarda bile aslında beyinlerinde ne fırtınalar koptuğuna şahit oluyoruz. Geçen sene çok aramıştım Istanbul'daki kitapçılarda, maalesef bulamamıştım. Bu sene bulmanın, bulur bulmaz edinmenin, otuz sene sonra tekrar aynı heyecanla okumanın ve bitirdiğimde son sayfayı yüzüme dayayıp öperek kapatmanın gülümsemesi içindeyim.
"Tatlı bir anının çağrışımı ile bir gülümseme yayılmıştı yüzüne... Günsel, Kenan'da güldüler. Günsel; -- Daha aydınlarımız vuramıyor harfleri birbirine, dedi. Baba, yüzünde hep aynı gülümseme ile; -- Aydınlarımıza bakma, dedi. Zavallıcıklar... Günsel kendini tutamamış gibi, sinirli, acımasız bir sesle; --Bağışlayın beni, dedi, hiçbir zavallılıklarını görmüyorum ben. Bireysel çıkarları peşinde koşuşan bir sürü böcek..." (s.130)
Her ne kadar 15 yaş grubu için yazılmış olduğu belirtilse de, her yaşta okunması gereken bir kitap diye düşünüyorum. Felsefe tarihi üzerine yazılmış bir roman lâkin, kişisel gelişim ile de ilgili çok önemli mesajlar veriyor okuyucuya. Okurken düşündüren, düşünürken inançlarımızı, üzerinde yaşadığımız dünyayı sorgulayan değerli bir eser. Benim için en belirgin özelliği ise; bilgilerin sağlam ve emin bir temel kazanmasının “insan aklında” olduğunu savunan ilk rasyonalist filozof ve düşünce tarihini başlatan ilk filozof olması nedeniyle ”Sokrates” bölümü oldu. Aristoteles bölümünü okurken de çok etkilendim.
"Ben o muyum, yoksa o mu ben?"
"Her ağacın, her dalganın, bulutların ve gelip geçen her hayvanın içindeyim. Mevsimlerin ve nesnelerin de."
"Yaralı nasıl kendini yaralarsa, iyileşen de kendini iyileştirir.”
"İç dünyasını irdeleyebilen her insan gibi ben de kişiliğimdeki bölünmenin yalnızca kendi sorunum ve sorumluluğum olduğunu düşünmüştüm. Faust; "Göğsümde iki ruh barınıyor!" diye itirafta bulunmuş ama ikilemin nedenlerine ışık tutmamıştır. Gene de bu sözleri söylemekle bana çok yardımcı olduğuna kuşku yok."
"Sen hep düşünmek istiyorsun. Oysa insan düşünmemeli inanmalı."
"Algılanabilen tüm ifadeleri ruh üretir."
"Sevgi her şeyi taşır ve her şeye dayanır."
"Sonuçta insan kendisini yargılayamayan bir olgudur ve başkalarının iyi ya da kötü yargılarına bırakılmıştır."
"Hiçbir şey beni yalnızca insanın ve Tanrı'nın sureti olduğuna inandıramazdı. Bana göre ulu dağlar, nehirler, göller, ağaçlar, çiçekler ve hayvanlar, gülünç giysileri, kötülükleri, bayağılıkları, vurdumduymazlıkları, yalanları ve her şeyden çok da iğrenç bencillikleri olan insanlardan çok daha fazla Tanrı'nın özünü gösteriyordu."
"Ruhumuz ve bedenimiz, atalarımızda da olan bireysel öğelerden oluşur. Bireyin ruhundaki "yenilik" çok eski öğelerin sonsuz değişimlerinden biridir. Bu nedenle ruhun ve bedenin yoğun bir biçimde tarihsel nitelikleri vardır ve bunlar bir varlık dünyaya geldiğinde, kendilerine bu yeni şeyin içinde doğru dürüst bir yer bulamazlar, yani atalarımızdan gelen nitelikler bu yeni şeyle tam uyum içinde değillerdir. Günümüz ruhu çağdaş olduğunu savunsa da, insanoğlunun ne Ortaçağ'la ne Antik Çağ' la ve ne de ilkellikle işi bitmiştir."
syf:296