0
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
388
Okunma

Güz... Her şeyin dönüşümü, değişimin ta kendisi. Sarıya çalan yapraklar, serinleyen rüzgârlar, toprağın derinleşen kokusunda beliren efsunlu bir şarkıdır bu mevsim.
Caddelerde, sokaklarda, Carlberg Ormanı’nın patika yollarında ilerlerken ağaçların buruş kırış dökülen dantelimsi yaprakları her yanı kuşatmış. Kimi zaman kaldırımlarda attığım adımlara eşlik ediyor; zamanın koştuğunu değil de yavaşladığını notalıyor çıtırdayarak.
Bu mevsim bir dervişin sükûnetli devrini andırıyor: ne aceleci ne ihtiraslı. Her adımında ardında içli bir hikâye bırakıp usulca ilerliyor. Gidenlerin açtığı boşlukta sararan özlemler, tuhaftır ki yüreğimi daraltmıyor. Aksine ruhumu arındıran, ferahlatan bir erginlik hâliyle sarıyor bedenimi. Yaprakların her biri, renklerin her geçişi zamanın şifreli alfabesiyle yazılmış ilahi mektuplara benziyor. Belki de bu yüzden kaybettiklerimin acısından çok onların bıraktığı güzelliklerle yeşeren bir minnet duygusuyla dolup taşıyorum. Tıpkı dervişin dönüşü gibi suskun, manevi anlamla yüklü bir metamorfoz; ruha garip, beklenmedik bir dinçlik bahşeden.
Toprağın cömert bereketi sayısız armağanıyla kucaklıyor bizi; nefesimizi açan zengin dokusu, ebruli renkleriyle bezenmiş manzaralar, ruhumuza ilhamını üflüyor. Alevden kırmızılar, sıcacık kehribar tonları, ışıltılı altınlar, canlı yeşiller cesurca bir füzyon yaratıp birbirine karışıyor. Bugünkü gibi berrak, güneşli günlerde masmavi gökyüzü doğanın bu görkemli tablosunu kusursuzca tamamlamaya ant içmiş.
Asmanın gölgesinde oturuşumdan kaynaklanan bir lütuf olsa gerek; hava serinliğiyle taze bir his uyandırarak okşuyor yüzümü. Çevreden eski bir hatıranın hafif tanenli şarabını anımsatan hoş kokular yükseliyor. Birkaç adım ötemde güneşin cömert huzmeleri elma ağacının dallarını incitmeden altın çizgilerle yarıyor. Böylece her canlı güzün o göz kırpan son öpücüklerinden nasibini alıyor: ne çok sıcak ne çok soğuk, tam ortasında ılık bir esenlikle.
Sonbaharın kokusu şekillendiriyor emeğimi, hayallerimi, geleceği... Havadaki o buruk, o anlaşılmaz duruluk; yavaşça kanat çırpıp kenti terk etmeye hazırlanan göçmen kuşlar misali toprağı da göremediğimiz bir huzur, bir hüzün ama ille de umut ile baş başa bırakıyor.
İşte bu rayihaya dalmak, zamanın özünü koklamak gibi bir his yavrumi.
/ yüRekTen
Ph. r.t.