Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
/ yüRekTen
/ yüRekTen

Kendi Sesini Kaybedenler Korosu

Yorum

Kendi Sesini Kaybedenler Korosu

7

Yorum

22

Beğeni

0,0

Puan

762

Okunma

Okuduğunuz yazı 9.8.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Kendi Sesini Kaybedenler Korosu

Kendi Sesini Kaybedenler Korosu



Bazı insanlar vardır, dillerinden düşürmedikleri “biz” sözcüğüyle adeta bir topluluğun gölgesine sığınır. Onlarla her karşılaştığımda, zihnimde aynı soru yankılanır: Bu insanlar tek bir bedende çoklu kimlikler mi taşır, yoksa bireysel bir benlik inşa etmekten bilinçli bir kaçış mı söz konusudur? Söyledikleri her cümlenin ardında, görünmez bir koro uğuldar; kendi sesleri, o topluluğun yekpare gürültüsünde kaybolup gider, anlaşılmadan silinir. “Biz” dili, kimi zaman aidiyet arayışının, bireyselliğin neredeyse ayıp sayıldığı bir kültürel mirasın izlerini taşır; kimi zaman da bireyin kendine daha geniş, daha zengin bir dünya kurma çabasının yansımasıdır. Bu çoğul ifade, zihnimi sürekli kurcalayan bir muamma olarak kalır.


Bir keresinde, bu üslubu benimseyen birine yarı şaka yarı ciddi, “Siz kaç kişisiniz?” diye sordum. Karşımdaki, sessizliğiyle yanıt verdi; o sessizlik, her şeyi anlatan en yalın ve dürüst cevaptı. Bir başka diyalog ise zihnimdeki hakikati perçinledi. “Merhaba, nasılsın?” soruma, “Biz iyiyiz, asıl sen nasılsın, hiç ortalıkta görünmüyorsun,” yanıtı geldi. Cevap, hem absürt hem de tuhaf bir şekilde düşündürücüydü. Bir insan neden “ortalıkta görünmek” istesin ki? Daha da önemlisi, karşımda tek bir kişi varken yanıt neden “biz” olarak verilmişti? Bireysel bir soruya bireysel bir cevap almak bu denli zor olmamalıydı. Bu kısacık selamlaşma da kişisel gelişimin, kendi olma cesaretinin nasıl gölgede kaldığının hazin bir göstergesiydi.


Böyle insanların kendilerini bir koro gibi ifade edişi, benim “ben” olarak var olma anlayışımla taban tabana zıt. Sanki her birinin içinde farklı seslerin çınladığı bir evren var; ya da benliklerinin etrafına ördükleri bir savunma duvarı. Ne var ki, “biz” diliyle kurulan bu bağların ardında, sandığımızdan çok daha karmaşık bir dünya yatıyor. Yıllardır çevremde bu üslubu kullananları gözlemliyorum ve anlıyorum ki bu dil, yalnızca aidiyetin bir nişanesi değil; aynı zamanda derinde yatan bir egonun, kontrol arzusunun, güvensizliğin incelikle gizlenmiş bir tezahürü.


Oysa gerçek güç ve otorite, bir topluluğa, arkadaş grubuna ya da aileye sığınmakta değil, bireyin kendi benliğini cesurca ortaya koymasında yatar. “Ben” diyebilmek, kişinin düşüncelerine, duygularına ve inançlarına sahip çıkması, bunları başkalarının onayına muhtaç olmadan özgürce yönlendirebilmesidir. Bir topluluğun parçası olmak, ancak o topluluğa özgün bir renk katabildiğimizde anlam kazanır; yoksa kişi, o topluluğun etkisinde silik bir silüete dönüşür.


Öte yandan, “biz” dilini benimseyenlerin, bu çoğul ifadeyle güvensizliklerini, korkularını örtbas etmeye çalıştıklarına da tanık oluyorum. Çoğul söylem, kimi zaman sorumluluktan kaçmanın, başarısızlıkta suç ortakları aramanın veya yetersizlikleri topluluğun arkasına gizlemenin bir aracı olabiliyor. Bireysel kimlikten vazgeçerek, bir tür “baskı” kisvesi altında iradeyi başkalarına teslim etme eylemi. Örneğin, yıllarca bir arada yaşadıkları toplumun dilini öğrenme çabası göstermeyen, hâlâ çevirmene ihtiyaç duyan insanlar tanıyorum. Daha doğrusu, öğrenmeyi tercih etmiyorlar; çünkü kendilerini daima “biz” olarak tanımladıklarından, yalnız kalma ihtimalini hesaba katmıyorlar. Daha da ironik olan, kendilerine tercümanlık yapanlara bile anlam bulmakta geri durmuyorlar.


Kişiliğine ve karakterine güvenen insanlar, öğrenmeye tutkuyla bağlıdır. Başkalarının onayına ihtiyaç duymadan fikirlerini cesaretle savunur, eleştirileri olgunlukla karşılar ve hatalarından ders çıkarmaktan çekinmezler. Özgüvenleri, çevrelerine ilham kaynağı olur; yapay bir otorite kurmak yerine, doğal bir saygı ve takdir uyandırırlar.


Birlik ve beraberliğin, “biz” olabilmenin değeri elbette tartışılamaz. Ancak gerçek bir “biz”in temeli, her bireyin öncelikle güçlü ve bağımsız bir “ben”e sahip olmasıyla atılır. Aksi takdirde toplum, birbirine benzeyen silüetlerin oluşturduğu ruhsuz, yaratıcılıktan yoksun bir kalabalığa dönüşme riski taşır. Sağlıklı bir “biz”in özünde, özgün ve sağlam “ben”ler bulunur. Özüne mahsus kimliğimizi desteklemek, sesimizi bulmak ve bu sesi gururla yükseltmek, sadece bireysel hayatlarımızı değil, tüm toplumsal bağları ve bütünü dönüştürme gücüne sahiptir.


Kim bilir, belki bir gün kendi sesini yitirmişlerin korosu, her bir üyenin kendi melodisini keşfetmesiyle çözülür. İşte o an, gerçek uyum, özgün seslerin birleşiminden doğan görkemli bir senfoni gibi toplumumuza yansır.





/ yüRekTen

İZLER, Eylül 2025


Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kendi sesini kaybedenler korosu Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kendi sesini kaybedenler korosu yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kendi Sesini Kaybedenler Korosu yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
ŞuLeCannn
ŞuLeCannn, @sulecannn
13.9.2025 13:36:04
Evladına annem diyen, eve henüz gelmeyen eşi için babamız henüz gelmedi diyen de dahil buraya. İnsan önce kendini birey olarak inşa edip sonra da diğer bireylerle bütün olmalı ama bu biz ile değil herkesin tekliğini kabullenmek yoluyla olmalı. Tebrik ediyorum. Sevgiler yürekten. Güzeldi yazın ve içerik. 🌾✍🏻👏🏻🌺
Etkili Yorum
Gule
Gule, @gule
10.8.2025 23:13:31
biz üç kişiyiz; kalbim, ruhum ve düşüncelerim...bazen bizi ayırmaya çalışırlar, kalbimi ikiye katlayıp, ruhumu elime tutuştururlar. düşüncelerimden de bize hayır gelmez. bilirim orada bir yerlerdedir hiçliğim. siz bizi gelin bir de bizden sorun. hepsinde kara bir delik var ve hepsini yutuyor. konuşmak istiyorsun ya da gülmek...biz bizeyken gözüme batmıyor kimsesizlik ama yalnızken hatırlıyorum bütün acı gerçekleri...

biz hiç var olamadık belki...ya da var olmamızı gerektirmeyen bir hiçliğin dibine battık. İçimizde bambaşka bir dünyayla birlikte ama bizi çürütüp leş gibi savurdular ordan da...

bendeki 'biz'in hikãyesi böyle başlamıştı. ara sıra kafa kafaya verip dertleşiyoruz çoğul seslerle ama tamı tamına kaç kişiyiz inan ki ben de bilmiyorum.

sevgilerimle.
Etkili Yorum
Hilmi YAZGI
Hilmi YAZGI, @hilmiyazgi
10.8.2025 22:54:14
merhaba;

yapay zeka icat olandan beri, yazılar veya şiirler bölümünde biraz temkinli yorumlar yapıyorum lakin,
sizin yazılarınızın konu ve içerik olarak, önemli tespitler içerdiğine şahit oluyor, vaktim oldukça dikkatlice okuyorum.
az, öz ve konuya hakim bir kaleminiz var.
bunu rahatlıkla söyleyebilirim.

edebiyata sunduğunuz katkılarınızdan dolayı, kutluyorum sizi. daim olsun kaleminiz.

sevgilerde kalınız.
saygı ile...

Cemal İnan
Cemal İnan, @cemalinan
10.8.2025 16:34:34
değerli şair...,
seçki., eserine hak ettiği değeri vermiş.
bende içtenliğimle tebrik ediyorum. esen kalın.
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
10.8.2025 12:28:46
çok güzel bir alışma okudum kutlarım hocam
Etkili Yorum
Tüya
Tüya, @tuya
9.8.2025 11:23:36
çok önemli bir konuyu ele almışsın, sevgili yürekten.

oysa insan önce "ben" olamıyorsa, "biz" içinde nasıl özgür bir benlik taşıyabilir? İnanıyorum "ben" olamayan, bir toplulukta bir "hiç"tir ve muhtemelen acımasızca "harcanır", hiç farkında olmadan...

senin de değindiğin gibi; bireyin özgüven eksikliği, özellikle otoriter, baskıcı toplumların üyelerinde sıklıkla görülür. "ben"i öncelemekte zorlanırlar; çünkü aidiyetlerine ihanet ya da ondan ayrı düşme, aykırı görülme kaygısı taşırlar ki, bu da sasyal ve kültürel hatta feodal bir yapının sürekliliğinden, etkisinden kaynaklıdır.

düşünsene! batı da yetişen, yaşayan bireylerde "ben"lik, özgür iradeli birey olmak ve her ortamda kendi özgüveniyle "var" olma hakkı, hiçbir zaman tartışma götürmez bir gerçekliktir. birey, düşünce ve eylemlerini kendi belirler, yaşamını kendi düzenler. özgürdür çünkü ve muhatabı da aynı konumdadır (bu olgu, bireyi toplumdan soyutlamıyor).
fakat ben"i gelişmemiş bireyler de genellikle "ahlak" kavramına, manipülasyona ve duygu sömürüsüne başvurarak, ait oldukları grubun/toplumun "eşsiz"liğine, "üstünlüğüne" hatta putlaştırılmış "lider"lerinin gölgesine sığınırlar. dahi dünlerine öykünür ve yeniye kuşkuyla bakar ve redederler vs.

çok uzattım, ama bu çok iyi bir tartışma konusu. umuyor ve diliyorum ki, üzerinde epey durulur ve "ben kimim" diye kendini, çevresini sorgular okuyucuların.

hep güzel gelirsin, düşünmeye teşvik edersin, iyi ki, yürekten. :)

çok sevgi, selam ile.
Volkan70
Volkan70, @volkan70
9.8.2025 09:02:45
zevkle okudum..ben ile bencillik arasındaki farkı kavrayamayanların korosu bir bakıma..sesi kısılmışların çaresizliği.. tek adamların yaratıldığı, aileden başlayan biat kültürünün ceberrut devletin zirvesinde şekillendiği, sorgulanamaz hale getirildiği, özgür benin soyut vatan manzumesinde sıfırlandığı bir sessizlik bu..yazınızın tamanına katılıyorum...dostlukla hep
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL