Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Doğan Güneş
Doğan Güneş

Yürüdüğün Kaldırımlara İki Kişilik Gölge Düşmüştür Artık/Üstün Başın Sarmaşık Kokar

Yorum

Yürüdüğün Kaldırımlara İki Kişilik Gölge Düşmüştür Artık/Üstün Başın Sarmaşık Kokar

( 22 kişi )

10

Yorum

26

Beğeni

5,0

Puan

5742

Okunma

Yürüdüğün Kaldırımlara İki Kişilik Gölge Düşmüştür Artık/Üstün Başın Sarmaşık Kokar

Yürüdüğün Kaldırımlara İki Kişilik Gölge Düşmüştür Artık/Üstün Başın Sarmaşık Kokar

’’Hangi armağanı alsam içimde hep aynı kaybetme korkusu’’..

(Mevsimler bir biri ardına devrilip gidiyor..
Yaz,pılını pırtını toplamış..Kış,eşikten içeri girmeyi bekliyor..

İçimin büyümeyen mercanlarıyla kalbi hızlı hızlı çarpan bir gün;
saat sabahın 9’u..Beni böyle telaşlı,böyle hangi rüzgar
getirdi buraya,sorma...
İçimde devrik cümleler kuran hüzünler yavaşça
kıyılarına çekiliyor..
Söylemesi ne tuhaf;bir gün biri geliyor,
nasıl olduğunu anlayamadığın bir duygu sarmalı içinde
yalnızca gülüşüyle ve yalnızca hüzne bulanmış kokusuyla,ezberlenmiş
yenilgilerimi darmadağın ediyor..

Gözlerinden şafağın çiğ tanelerini topluyordum..
İstiridyenin içindeki kum taneciği gibi,beklemiş beklemiş
ve inci olmuş..Umutlar bile kendi peşine düşüyor bu anda..
Konuştukça hiç susmasın istiyorsun..
Birbirbirimize tanıyamadığımız kendimizi uzun uzun anlatıyorduk
saatler süren konuşmalarımızda.Tepemize boyanmış gri gökyüzünün
ağırlığı üzerimizdeyken ve belki ileride bazı zamanlarda tek bir titremeyle
alt üst olacak her şeyi konuşuyorduk..
Saatlerce onu dinler,arada bir iki söz ederdim..
Öyle anlarda bir yazar değilde,öteki yanımı görürdüm onda..
Onu tanıdıktan sonra sık sık düşündüm,acaba konuşamadıklarımızın
öyküsünü yazarken ağlayan başka biri varmıdır diye..

Ellerine bakıyorum,az evel bir kelebeğe çiçek olmuş sanki..
Kalbi ışıkçocuk,düşleri ille de mavi..
Yüzünde papatyalar,gelincikler ve sonsuzluk duygusu veren kırlar..
Ben şimdi nasıl bir önerme sunayım ömrüme ey hayat..
Bir yanım şiirlere yanıyor,bir yanım mektuplara talan..
Neresinden tutunsam hayatın,elimde kalacak duygusu..
Bir ele dokunmanın kaybetmek olduğunu öğretmişken hayat;
Her şey yeniden iyi olabilir mi?..
’.....’ gitmeden önce rüzgarın serinliği çarpıyor yüzüme,
’Seni hangi lodos getirdi’ diye fısıldıyorum kuşlara..
Bakışıyoruz..Uzun,uzun..Deniz içini çekiyor..Kuşlar dalgın havalanıyor)..
17.09.14..




Postacını kaybetmiş zamandayız..

(Bunca karmaşık duygular içinde sana hala yazmalı mıyım,bilmiyorum?..
Haydar Ergülen ’Vefalı olmak,unutmamak değildir’ diyor..
Şu an yazdıklarımı vefayla mukayese etmek çok güç,farkındayım
fakat henüz bir cisme kavuşamamışken buna hala hakkım olduğunu
düşünüyorum..Sanırım şu an için hala bir çakıltaşıyım nehir boylarında..

15 Agst-20 Eylül..
Dün gece,ileri bir saatte bir yıldız kaydı hissettin mi?..
Ardından bir tane daha kayıp gitti,öylece..Sorularımı
dilek tutar gibi yükledim ardından..
Sorularım,İstanbul’un kiremitten eteklerine çarpa çarpa o kayan
yıldızlarla ardına bakmadan gitti..
Sorularım ne sana ne de başkasına ulaşmıyor fakat yüreğimde yoruluyor..
Bir şarkıya sarınıp uyumadan önce ip ince bir duygu sarıyor bedenimi..
Hani ’Kimse duymasın,bilmesin diye sessiz hüzünlenirsin bazen..
Gece yarısı kimseyi uyandırmasın diye yağan o yağmur gibi’..
Kimse bilmez,yağıp geçmiştir..
Pencereyi açtığında içeri giren o tatlı soğuk esinti,
ve kokudan anlarsın yağmurun yağdığını..
Sorularım sessizce gerisin geri dönüyor,hiç kimsenin
üzerine almamasından anlıyorum..


Bu rüzgar,bu deniz,bu yağmur,bu yollar,bu kentten kente kaçışlarım
seni bana getirmiyor..
Sence de her gün içimizde bir çocuk öldürüyormuyuz bizde?
Her gün insanlığımızı öldürüyor muyuz?

Her şey birden bire,her şey yeniden iyi olabilir mi?..
Bir sabah uyanıyorsun,ama bir yanın öyküsü yıldızlara asılı
gecede..Bir yerlerde bir film çekiliyor,evde oturmuş sabaha dek
evdeki öykülerine ihanetle sadık kalma arasında ince bir
hüzünde buluyorsun kendini..
Direnecek çok şey var diyor sadık bir diyalog..
Bir sabah uyanıyorum,bütün ihtimallerimi güzelliğinden öpüyorum..

Ve pırıl pırıl bir Cumartesi;
Toplasan bir masaydık,Cumartesi’ye güzel bir ana fikirle başlamış
bir masa dolusu insan..Seçilmiş on tane şarkıyı bıkmadan
usanmadan üst üste dinliyorduk..Kahvelerimizden son bir yudum aldık..
Önermesini bana bıraktılar..Bir anda dehşet bir sesszilik
kapladı ortalığı,bu sessizlik Cumartesi’nin ruhuna aykırıydı..
Aklımda hiçbir çerçeveye sığamayacak kadar resimler vardı..
Bir şeyi çok ama çok istersin ve o şey en fazla rüyana giriyorsa,
onu yalnızca çok istediğinden değil de,kendini koşulsuz olarak
onunla düşünüp,onu yaşamının en kıymetli varlığı,değerlin yaptığın için
düşte yakınlaşmana sevinirsin..Sevinmek bir yana,olağanüstü bir
duyguyla bir çeşit ’seçilmiş’ hissedersin kendini..
Arzuladıklarımızı en derinimizde hissettiğimzden de öte bir şey bu..

Çok şey önermek istiyordum;öyle ki,herkesin beklediği ama
hiçbir cümlenin içinde geçmeyen o ’sihirli’ kelimemi baştan sona
hissettirmek istiyordum..Bazen bir cümle içinde çocuklaşamıyorsam,
kimi öykülerin içinde şifrelenmiş kelimelerimde açıktan sana dair
söyleyeceklerimi söylet(e)mediğimdendir..
Belki bunun çocuk olmakla alakası yok fakat buna rağmen
çocuk kalıyorsam,kesinlikle o şifrelenmiş kelimelerimde sana
’Seni Seviyorum’,diyemediğim içindir..

Levent’te bir masa dolusu insan gözlerini dikmiş beni izliyordu..
Ana fikri olmayan bir yaşamın acımasız,gaddar,gaddar olduğu kadar
en iğreti çağında aşktan sözetmek olağan sayılmazdı..
Çocuktum,korkuyordum..Önerme diye öyküdeki mutlu sonu anlattım..
Çaresi olmayan tek hüzündü bu..
Masamız git gide kalabalıklaşmıştı,deli gibi eğlendiğimizi
düşünenler bile vardı..Sonra yeni gelenlerden biri ’’Ben bu filmi görmüştüm
bir yerlerde’ dedi..İçimde kocaman bir küfrü ikna ettim..
Evet bende görmüştüm dedim,sahi kim yazmıştı o filmin öyküsünü?..
Sonra oda utandı,gözlerinin içi nasılda üzgün olduğuyla doluydu..
Bir ara kalkıp yanıma geldi ’Ben’ dedi ’Sana sarılabilir miyim’?..

Bazı ihtimaller,akşamları koşar adım çıktığım upuzun
merdivenleri bile sevdiriyor bana..
Çoğunlukla asansörün merdivenleri kıskandığına tanıklık
etmişliğim bile olur..Nispet olsun diye daha bir sevgiyle
koşarım merdivenlerde..Asansördeki kıskançlığın bana
aşkta kıskançlığın yalnızca canlılara ait olmadığı gibi bir
duyguyu çağrıştırması naif bir anımsatması gibi geliyor..
Saatin kadranına,ağacın yaprağına,güneşin Su’ya aşkı gibi..
Gerçek hayatta aşkın etrafı mayınlarla döşenmiş olsa da
biliyorum,uzakta bir yerlerde,belki de en yakınımızda
o mayınları bir güzel temizlemiş olanlarda var..
Kararlı bir biçimde yürekten,sürekli olarak bu ihtimallerimi
çoğaltıyorum..
Çoğunlukla ütopik bir ihtimali büyütüyorum içimde..Bir akşam
caddeyi geçmişim,sokağın ucundan bakıyorum,evde
bir ışık,çıkarken açık bırakmadığıma emin olduğum ışıklarım
pencereden taşarak sokağı aydınlatıyor..
Muhtemelen öyle bir akşamda bir bulutun üstünde
yavaşça pencereden bırakalırım içeriye..
Susulmuş tüm şarkılar sokakta kol kola..
İşte o akşam kuşkusuz,asansörle merdivenlerin arasından
çekildiğim olası bir ihtimalimdir..

Toprağa serpiştirilmiş tohum gibi,
onun ilk toprağa düşüşünü ve sonra serpilip büyümesi
gibi başlarsın bir öyküye..Sonra birileri gelir onu tersten kadraja alır..
Ya ihtimallerim öyküsü?..İşte onları bir tek merdivenlerim
biliyor ya,bu yüzden içim rahat..
Ters köşe yaptığım için otuz iki diş gülüyorum..
Cumartesi,sen,düşlerin,gülümseyişin,evdeki şiirler,
sandığa bırakılmış el değmemiş öyküler,mektuplar ama
her şey uzak ihtimallerime rengini veren mavi denizde
pupa yelken..

(Karaya vurmuş gecikmiş bir şiirdi zaman
Sonra sen çıkıp geldin..
Neşeyle,cıvıl cıvıl..
Rüzgarın kokusu sinmiş saçlarına..
Sözcüklerin ılık bir nehir gibi dökülüyor yüzüme)

Avuçlarımda bin kez hırpalanmış kadim bir imge
hecesiz bir ölçü savruluyor omuzlarımdan
şehrin en işlek caddesinde
sonsuz nesnelere dokunuyoruz
uzaktan bakanlar hemencecik anlıyorlar
milyonlarca yıllık hüzne benzediğimizi

Yürüdüğün kaldırımlara iki kişilik gölge düşmüştür artık
üstün başın sarmaşık kokar
ruhun uçan balonlarda çocukları sevindirir
’acemi aşıklar’ gibi
utanırsın göz göze gelmeye
hiç kimse duymaz
kalbinin senfonik atışlarını
vitrinlerde boy boy
siyah beyaz şarkılar
sırt çantandan kuşlar havalanır göğe

Hafta ortası yer gök Cumartesi
incir ağaçları tomurcuk verir
umutlanırsın
limansız kentlere durup dururken bir gemi yanaşır
güvertesinde düşlerin
el sallar gelen geçene
saçlarından omuzlarına bir tutam şiir boca etmek geçer içinden
ah! uçuk yeşillerin kıyısından gülümseyen!
böyle zamansız
böyle çılgın gülüşünle
özlemi dışına taşmış mektup gibi
hangi postacı getirdi seni bana
bir salkım ışık
bir deniz kenti gibi
böyle bakma bana çocuk fotoğraflı ’.....’
’Gözünaydın’ diyemiyorum
saçların yüzüme yaslanmış bir çocuk tedirginliği

Düşçiçiçekleri aşkına!!
kirpiklerin
aynı harften incinen iki çocuk gibi
bana geri getiriyor
rüzgarın kanadında kaybolan gülüşlerimi


-Neden hassastır bunca, içtenliğin telleri?
Kaşı kara gözü ela bir şiir de
Hiç hesapsız ve koşulsuz
Kirpiklerine bağlıyorum özgürlüğü-


Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (22)

5.0

100% (22)

Yürüdüğün kaldırımlara iki kişilik gölge düşmüştür artık/üstün başın sarmaşık kokar Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Yürüdüğün kaldırımlara iki kişilik gölge düşmüştür artık/üstün başın sarmaşık kokar şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Yürüdüğün Kaldırımlara İki Kişilik Gölge Düşmüştür Artık/Üstün Başın Sarmaşık Kokar şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ, @ismailoglumustafayilmaz
16.3.2016 17:16:14
5 puan verdi

Duygulu dizeleriniz hoş.
Beğendim...
....................................... Saygı ve Selamlar...
YAŞAYANKELİME
YAŞAYANKELİME , @yasayankelime
10.3.2016 13:33:04
...

ezelden ebedi kirpiklerimde bir sır eylenir

damla
damla


yine yeniden susuyorum şimdi kendime

...

çok güzeldi çok Şiir
... Şair



sevgimle


.





YAŞAYANKELİME tarafından 3/10/2016 1:35:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevay
Sevay, @sevay
23.9.2014 00:32:28
5 puan verdi
Karaya vurmuş gecikmiş bir şiirdi zaman,,,,zaman ne sevdalara şahid olmuştur,ne acılara,ne mutluluklara,ne gözyaşlarına....biz kışa hazırlalalım şair nede olsa kışın sonu bahardır,umutlara her dem yelken açalım,maviye boyayalım umutlarımızı ki,yeşersin yüreğimizdeki sevdamız....biz zamanı şiire dönüştürelim ki,geçikmelide olsa nefesimiz açılsın,yüreğimiz duygusallaşsın,bu kalem hep yazsın bu güzellikleri...

kutladım içtenlikle,sevgiyle
!.sean.!
!.sean.!, @sean
22.9.2014 00:44:10
5 puan verdi
Tebriklerimle
........... denilir bilmiyorum!
hissedin zorlanıyorum

sevgiler..
deniz-ce
deniz-ce, @deniz-ce
20.9.2014 21:10:02
Yine başka bir boyuta gectim.
Bu boyut kesinlikle çok düşsel ve temiz.

Teşekkürler doğan şair.
Gule
Gule, @gule
20.9.2014 19:37:46
gözüm ne desen haklısın...sana hiç sormadan vakitsizce gelip, göğün şehir dışındaki mustakil hüznüne yıldızlar yağdırıyoruz...eskiden de yıldızları gururla biriktirirdik göğsümüzde bilirsin...çocuk saflığıyla tek tek sayardık yanıp sönen ışıklarını...gökle-yer arası kurulan bu diyaloglarda sık sık yıldızların ayaklarımızı yerden kesip, adı daha önce hiç geçmemiş gezegenlerde alıp gezdirdiği olurdu bizi...alt yapıdan sağlam yetişmiş, yıkılmayan vasıflı göğümüzü hâlâ tepemizde algılamamız küçüklükten gelen bi alışkanlık ne yaparsın...oysa gökyüzü delindi artık...şekli-şeması oldukça değişti ve gözü sürekli başka yerlere kayıyor durmadan...öyle ki; bazen başımı havaya kaldırıp bakmaya çekiniyorum...geçmişe oranla değişmiş olabileceği ve günden güne parlaklığını yitirmiş olma olasılığı; muhtemelen onu tanımayacağım ve onu yine o bilindik eski mekânda bulamayacağım iç güdüsünü uyandırıyor içimde...tuhaf bi duyguyla arayı gitgide açıyorum sanki...gökyüzüyle aramıza çok mesafeler girdi anlıyacağın...çok uzaklıklar...boy boy ter.tipli yüksek duvarlar...güneşi örten çelik bir gövde gibi önümde sıralı duran her şey bana yabancı geliyor...o yüzden hatlar düşmüyor ve iletişim kurmakta zorlanıyoruz kimi zaman...


tarla kuşum! ne desen haklısın...sana hiç danışmadan usulsüzce yanına yaklaşıp, şehirler arası-yıldızlı kentlerine gözden kaçmış ofsaytlı cümleler bırakıyoruz...müsait değilken bile oturmaya gelen birkaç başıboş hüznü böyle ayakta uyutuyoruz kendince...suçumuz büyük!..hüküm giyeceksek, acıların geniş çaplı dökümünü gönül rahatlığıyla yapabilir, dağılan yüzümüzün kesin bilançosunu çıkarabilirsin üstümden...görüyorsun ya sesim sık sık hüzne bağlanıyor...bilirsin ki sesim hüznüne aşina ve oldukça yakın temas kuruyor...istersen kırmızı kart gösterebilirsin:))...bir baş, bir traş hüznümüzle yine baş başa kaldık mı seninle ne güzel...güzel yani...valla bak gerçekten güzel...gülüyorum ışığını yakalım burda lütfen:))...ne de olsa birazdan başka sancılara yataylı geçiş yapacağız...hiç değilse azıcık moral depolayalım değil mi ?..Ece'nin de dediği gibi "dilini bilmediğin bir yerde ağlamak fenadır...çünkü seni, senin dilinde susturacak kimse yoktur...acı mühim değil, umut yoruyor insanı...bizim gibiler kendi kendine iyileşmek zorundadır...insan kaybolmak ister...bakma sen söylediklerine insan kendini feda etmek ister...bir acıda, bir sevinçte, bir kavgada, bir hikayede erimek ister...başka türlü katlanamaz aslında kendine"...

buraya gelene kadar kaç kırmızı kart yedim dersin?..ve kaç hüzünle cezalandırılıp düşlerden atıldım? al sana afili ve afroditli olduğunu iddia edip bi teoriğin yanından ıskalayan ama pratiğe geçme meraklısı manyakça bi soru gözüm...böyle aydınlık, güler yüzlü, umut dolu bi şiire niye bunları yazıyorum ki ben?..yani inan ki sen kızmazsan kendimi asla affetmeyeceğim can:))

bilirsin gözüm!..herkesin bir şiiri çimdikleyip kanattığı ve tırnak izini bıraktığı; gel gör ki; üstüne almaya çekindiği sayısız röntgen çekimleri vardır...yakayı ele vermediğini sanır oysa boy boy çekilmiş jantili resimlerinin görüntüleri sokak lambalarının loş ışığında asılıdır...çok gereksiz ve yarım kafiyeli bozuk sesiyle, - burdan yüzünü görmediğim ve sesini hiç tanımadığım yandaki duvar komşum- bi bayan şimdi balkondan dışarıya seslenip cümlemin ayarını bozuyor "justin!..sebastii!"...içeri girme saatleri çocukların...yani hücreye kapatılma vakti geldi...artık bazı evler gözümde mapushane damlarını canlandırıyor...ne tuhaf...ürkütücü yani..

bin hektarlık ses taşıyorum sanki içimde...tahrip gücü yüksek...ve patlamaya meyilli...seçme ve seçilme hakkı olmayan yaraların dikiş izlerini nerde görsem tanırım...bir tabur acı uygun adımlarla yürüyor yanı başımdan topuklu sesleriyle...birbirine vuran titrek düşleriyle..ilk kez kaçak bi tütünü çekiyor zehir dudaklarım..Küba'dan olsun...piro da olabilir...kelime oyunu bilinçli yapıldı...puro'ya piro derim ben ağız alışkanlığı:))...madem Küba'dan söz açıldı Josè Martí ile Che' ye selam göndereyim burdan...yani ilk kez bu ağır saatlerde yine yüz cephanelik bi dumanı ciğerlerimde ağırlamak istiyorum uzun bi süre...hatta temelli yerleşsinler dudağıma bi sakıncası yok...söz eğer karşılaşırsak bi cıgara da senin elinden yakacağım:))..Fate'yle bu haltı da yedim biliyor musun?.. baş başa kaldığımız içmeye uygun ve müsait bi yerde karşılıklı böyle güzel güzel üfledik havaya hüzünlerimizi...dumanın kayıt görüntüleri duruyor öyle ciğerlerimizde...


bazen diyorum dışarıya hiç gözümüz ilişmese...soksak başımızı delikanlı bi çınarın kavuğuna..şu rutubetli yüreğime bir yıldız da yeter diyorum kara kaşının ortasından...yine evim bilsem omzunun bana hususî ayrılan boşluğunu ...gam ve kederle bağlarını hiç koparmak istemeyen göğsümüzü çamurlu suyuyla yıkamasa yağmur...alıp götürmese uzaklara...deli poyraz gibi alt üst edip içimizi çalkalamasa...kırıp dökmese dallarımızı...

bazen diyorum annem beni yeniden doğursa..çocuklar yine göğün altında el-ele tutuşup, bulut ve güneşle karışık bi gökkuşağının uzak da olsa açma ihtimalini gözönünde bulundurarak bırakmasalar ellerini...kimseye kaptırmasalar mekânlarını...bütün kenar mahallelerini, sokak başlarını tutup; oyun parklarını, kaldırım taşlarını işgal etseler!..kimseye vermesinler arkadaş!..yerin her metre karesi onların emrine amade olsun!..

inanmazsın bu sözü yazdıktan sonra gök gürlemeye başladı...içim gibi bulanık ve çakıl taşı dolu...bazen takılıyorum o taşlara!..o rutbeli duvarların suratına tükürüp, çarpıyorum!..elimde ezip, fırlatıp atıyorum sonra...alın diyorum savunmasız kalmayın, cephaneniz boşalmak üzere!..karma seslerle gülüyorum biliyor musun!..perdeler, camlar, kapılar sıkı sıkıya örtülü oysa...hergeleye bak sen!.. inadına sesini duyuracak namussuz:))


yavaş yavaş bize ayrılan sürenin sonuna geliyoruz can...yollar uzar gider, ayrılır birbirinden ama yürekler birdir; iç-içedir düğümler...bu karma sesler...hiç ayrılmayacakmış gibi sıkı sıkıya tutunurlar birbirine...kolay kolay açılıp-sökülmez hiçbir dikişi...öyle bilesin gözüm...

sana ve bütün düşçiçeklerine çok teşekkür ediyorum...
çokça sevgi...çokça selam gözüm...

Yaralım tarafından 9/20/2014 8:07:57 PM zamanında düzenlenmiştir.

Yaralım tarafından 9/21/2014 6:20:43 PM zamanında düzenlenmiştir.
Cömert Yılmaz
Cömert Yılmaz, @comert-yilmaz
20.9.2014 12:41:26


gidenlerden geriye
sadece bir "ıslak resim" kalır
o da acıları taze tutmak içindir

*

bugün cumartesi
insan'ertesinde bıraktığımız
annelerin ah'ı üzerimize olsun
unutursak-unutturursak

*

şiir
ve esenlikle değerli şair



glenay
glenay, @glenay
20.9.2014 12:01:23
5 puan verdi
Merdivenleri severim,
daha doğrusu ordan inip çıkmayı
şiirlerimde çokça vardır merdivenler

bir öyküden şiire çıktık, soluksuz.

tebrikler,

sevgilerimle..
Vertigo
Vertigo, @vertigo
20.9.2014 10:05:09
5 puan verdi

çok...
prosayko
prosayko, @prosayko
20.9.2014 01:36:40
5 puan verdi
niye bitti ki şimdi... hikaye, şiir, içindekiler...
özlemişiz...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL