5
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
3472
Okunma

İçinde yazmaya yeltenemediğin bir şiir,anlatamadığın
bir öykü saklamak kadar büyük ızdırap yoktur.
Siz Temmuz’u merak ettiniz mi hiç?..Bana Temmuz’u sorun,size
ateşli bir figüran heyecanıyla anlatayım..
Temmuz geçene kadar bütün hüzünlerimi toplayıp dolaplara kaldırdım..
Evde bir panayır hali,görmelisin..Temmuz’da dört güzel Cumartesi
durmadan yapraklarını açacak..Üzerime salkım saçak kokular yağacak,
ışıl,ışıl..Saçlarım rast makamı..
Dehşet bir gülüş dolacak gözlerinden gözlerime..
Bu mevsimde nerde nasıl olursam olayım kaç el,kaç ayakla
düşerim yollara..
O anda bütün yolculuklar terkedilmişlik duygusu verir..
Uzun yolları aşarak,incik boncuk çarşısı olan kasabalardan,
ışıklı büyük kentlerden geçerim,bütün bunları değme aksiyon
filmlere taş çıkarırcasına yaparım..
İçimdeki ses,ha gayret,Temmuz’un yanakları kızaracak birazdan..Buna değer diyor..
Bugece yastık kılıfıma rasgele bir şiir çekiyorum..
Fonda yüksek volüm Cumartesi şarkıları..
Aragon’un Ela’sına Şems’in tiradı olur söyleyeceklerim..
Temmuz,nasıl desem,bir çiçeği tomurcuğunda koklamak gibi,
hiçbir şiirde barınamayan isim gibi..
Kentler dönüşler için vardır bunu biliyor muydun?..
Hadi indir boynundaki fuları yarıya,
birazdan ihtilal olur.
Mevsimini bekleyemeyen hayta bir bahar gibi savura savura içime
döküyorsun ya yapraklarını;
Seni ’Kayıp gölgeler kenti’!!..Bu filmden toplum sorumludur,sen değil..
Temmuz’da bir yanım yanık toprak kokusu bir yanım denize varır..
Bu mevsimde hayellerim bile beni isyana teşvik ediyor..
Şimdi ilk gelen vapuru alıp uzak,ıssız bir adaya götürsem
içindeki herkesi dışarı çıkartsam,kalem kağıt versem ve desemki
özlem duyduğunuz üç şeyi yazın,ne yanıtlar verirler
tahmin etmek o kadar sevimli ki..
Yazdıklarım kadar kalabalıklaşıyorum,sanki hiç varolmamış gibiyim..
Söylediklerime asla inanma,yazdıklarıma inan sen hep..
Davasını satmamış bir militanın yüzündeki gurur gibi
Bütün olasılıklarımı zorluyorum,evini arayan darmadağınık şiirler gibiyim..
Şımarık bir günün sarkacında,’Sen Umutsun’ diyorum..
Marsha,son filmini yazarken çağımızın dramını
sürekli yalnızlığın gizli bir iletişimsizliğinden
kaynaklanığından bahsediyordu..
İnsanlığın bu gizli iletişimsizliğini seneryolarındaki karakterlere
verdiği devada somutluyordu..
Dünyanın her yerini gezen filmlerini,insanın hayatla
iletişimini,insanın insanla ve kendi içsel hüznüyle
yakınlaştırıyor olması,hepimizin birbirimize
benzdiğini fakat bazılarımızın o iletişimsizliğin farkına
varamamasını şimdi çok daha iyi anlayabiliyorum..
Doktor Azuela’nın,insanlara ilaçla yapacağı tedaviyi
kalemle yaparkenki gurur ve birazda utangançlığını hissettiriyor
bana bu durum..
Bugün gün boyu bu düşünceyle dolup taştım..
Baştanaşağı bir zaferi kuşanmışım gibi tuhaf bir duygu içindeydim
aynı zamanda..
Bu zaferim kâh çocukça bir zaferdi kâh kararlı bir militan direnci..
Seni ’Kayıp gölgeler kenti’!!..Bu filmden toplum sorumludur,sen değil..
Temmuz’da dört güzel Cumartesi sahiplenir nasılsa balkonçiçeklerimi,
ama canparem şu anda evde bir panayır hali,görmelisin..
Yedinci mevsimde böyle umutçiçekleri sinmiş ya üzerime,
sana dair söyleyeceklerim hep bir izdihamdır..
Temmuz İlk Cumartesi-2014..
’Gitmek’ sözcüğünün öyküsünü yazsak,zaman kendini bir taşın dibine susardı..
Temmuz denince
uzanıp içimi görürüm
coşkulu dört Cumartesi
şebboy
biraz nergis
biraz papatya
ah! kristal hüzünlerim adına
ve yaprağı ipeğe kanmış tenimden ötürü
en çok özlemlere dayalı yaşam kırığı
mor zambak
kalbim atıyorsa senin mevsimindendir
böyle pıt pıt
böyle aşk ritminde
Temmuz’da bütün filmler şiir giyer
gözlerim küskün şehre baka baka kararır
içim dolar
rüzgarım dökülür yerlere
sırılsıklam düşlere uyanırım
Ve sen!!
ne denir ki sana Temmuz’da
en çok
orkideler,akasyalar
gelincik çiçekleri açsın rüzgarlı saçlarında
Ve sen!!
seni yazmak en çok Temmuz’da yaralınıp çıkmaktır adına her şiirde
seni sevmek
’sebepsiz gülmektir’ dünyaya
her sabah radyoyu açık bırakıp çıkmaktır evden seni sevmek
tut ki gökyüzü okşuyor usulca yüzümüzü
öbür yanımızla uzayan zeytin ağaçlarında gündüz kuşları
pavurya bükümlü bir vapurdayız
bir atlastan bir atlasa
çocuklarla çiçeklerle yol alıyoruz
Su’da yakamoza dokunmaktır seni sevmek
Ve şimdi sen,
yaşa,sarp yollardan düzlüğe çık
yağmur suyuna tara saçlarını
başkasının acısını sür yorgunluğuna
Temmuz’lu mevsimlere uyan her sabah
seni hercai!
seni baharda son yaprağın düşmesini bekleyen ağacın dalı!
bu filmden toplum sorumludur en çok
-Sana bazı harfler vereceğim seçilmişlerden.Beş adet..Birincisini kapına dik..
Karanfilli zamanlar tam dayanacakken kapına,orkideler ayaklansın.
Yahut menekşeler.İkincisini saçlarına iliştir,ki denizler ıslatan
saçların yağan yağmura,doğan güneşe umut olsun
Üçüncüsünü güvertenin palarmasına mavi bir mandalla
havalandır.Üçüncü harf göğe yakın olmalı Saydamsu.
Çünkü ilk harf daima göğe yakın durmalı.
Özleyince,beklenen bekleyeni göğün adıyla fısıldar dilbalıklarına bile..
Dördüncüsü senin cebinde,beşinci harf benim cebimde
cümle kurabilmeyi becerebilene kadar tutalım,ya da sen
Temmuz geçene kadar bırakma yeter-
5.0
100% (14)