3
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
3342
Okunma

Yaralanıp çıkmadığım hiçbir şiir beni gerçekçi kılmıyor..
Eski bir alfabede bırakıyorum dilimi
yeni bir kimlik edindim nasılsa..
İstanbul’da kurduğum saat smirna’da çalıyor..
Vakitsiz çalan saatin kadranını arıyor gözlerim.
Ne zaman kendine inanıp isyan edeceksin ve
ne zaman yalnızca susmaktan sıkılıp konuşacaksın..
Ya sen amansız yolcu! sen,akademik,teknik,hiyerarşilerin
puslu havasında özgünlüğünden ne kadar ödün verdin..
Yıldızların oyunlar oynadığı deli gökyüzünü çatıların uğursuz
korumacılığını yeğleyen,ufkunu naif çizgilerde göz ve kalp
hizasına çeken amansız yolcu,insan hangi konçertoların
soluğunda durulur?..Günlerin ve mevsimlerin adına yemin ederim
binbir şiirin yoldaşlığıyla dönüşsüz hiçbir yolculuk kutsal değildir..
Kurgulanmış yüzlerce düşlerim hayalle gerçek arasında
sessiz anlaşmalarını yapıp,kentin duvarları arasında sıkışmış
öyküsünü yazıyor..Birileri perdesiz camlarından odamdan gizlice
beni izliyorsa bu duruma şaşırmayacaktır sanırım..
Modern çağa kafa tutmak İçimdeki Donkişot’u nasılda
sevimli kılıyor..Donkişot ve Sparataküs,yirmi dört
ayar yanım benim..
Kurgulanmamış düşlerimde sahnemde hep ya sokaktan birileri
ya da çocuklar oluyor..Peki tasarlanmış düşlerim? onu sorma..
Şairin dediği gibi ’Birde içimdeki gerilen kemanın yayına sor’..
Tasarlanmış düşlerimde sahneler birbirine karışmıyor..
Sahnem dünyaya öyle çok benziyor ki..
Politika,karanlık odalar,özgürlüğe sloganlar,nazik savcı ihbarnemeleri,
çarpık bacaklı-derme çatma başrol oyuncular,otobandaki hüzün,
avaz avaz kahkahanın sol yanında ağlamaçiçeğine tutkunluk..
İnsanlar maceralara teğet mi geçiyor dersiniz..
Dehşet bir gecenin içinde (ki geceler dehşet sevdaçiçeğidir)
Smirna’nadan getirdiğim fesleğen bir ay gibi parlıyor..
Saatler çıldırmış gibi bir o yana bir bu yana dönüp dururken,
dünya,saat başı aşkın yelkovanında kendini anımsatıyordu..
Hayra yordum,saçlarına şiir düşmüştür senin oralarda dedim..
Ellerim ah,ellerim nasılda kaybedilmiş bir hazineyi arar gibi
kaygılı ve dikkatle dokunuyor geceye..
Korkma,uzat ellerini ve dokun,yanmazsın..
Yine bir göç mevsiminde valizim kayıtsız bir düş gibi
tıka basa hüzün..Gitmek öncesi yüzümdeki dalgınlık
birazdan uçup gidecekmiş gibi durmuyor..
Kitabın sayfalarına sığdığı gibi sığmıyor insanın
içine özlem..Şimdi bir ayraç bırakıyorum sayfaya,
Günlerin ve mevsimlerin adına yemin ederim
binbir şiirin yoldaşlığıyla dönüşsüz hiçbir yolculuk kutsal değildir..
09.08.13..
Gece
yaprak kımıldamıyor içimde
kaldırımları tedirgin eden düşünceyle
kuş tüyü yastıklarımı düzeltiyorum
birazdan kapı çalsa kimin umurunda
Kafka’nın gizli mektuplarına sakladım ne varsa
Umut
hangi mevsimdin bilmiyordum
hangi pencereden baksam deniz
izini kaybetmemek için
nergis kokularından bir tutam kızılcık şerbeti içtim
içtikçe kanıma karıştın
kalbimin dört tarafı yağmurlu
Cumartesi
merhaba cancağızım
sana kaçak çay yaptım
elmaşekeri aldım
sana yeni bir şiirle
makaslanmamış bir filmle geldim
hadi bu gün de yorulalım kendimizi sevmekten
Fotoğraf
senden habersiz resmine baktım bu sabah
saçların
saçlarında gökkuşağı
boynunda taçyapraklı kolye
kelebek rengini kıskanır suretinden
bin kez günaydınlıyorum hırpani yüzünü
ah nasılda çiğ düşüyor kirpiklerime
bu mevsimde
duygusal inci tanem
dünyanın bütün şebboy çiçeklerini yüreğinde duy sen
Kıyı
ne zaman dokunsam ağlara
temmuz
mor sümbül
ve deniz
ve saydamsu da bulurum kendimi
birde
dilbalıklarıyla söyleşir olurum
ellerimi çeksem denizine varır şiir
beklediğim kıyıya dayayıp öpemeden boynundan
aramızda yalnızca
bir dalış kızkulesi
kalemsiz kağıtsız kalmış karşıyaka güncesi kaldı
sana sevdalanmak
bir güze yaprak olmaktı biraz
’Adını koymasak da gök,
aynı suya dokunmaktı umutsuzca’
-Yaşamak Seni,Güzelliğinde nar çiçeğinin-
5.0
100% (11)