Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Doğan Güneş
Doğan Güneş

Şehrin Eteklerine Tutunup Fırtına Koparsam Mavileşir mi Sokaklar

Yorum

Şehrin Eteklerine Tutunup Fırtına Koparsam Mavileşir mi Sokaklar

( 12 kişi )

7

Yorum

13

Beğeni

5,0

Puan

5900

Okunma

Şehrin Eteklerine Tutunup Fırtına Koparsam Mavileşir mi Sokaklar

Şehrin Eteklerine Tutunup Fırtına Koparsam Mavileşir mi Sokaklar

Jean Cocteay ’Devrimde her zaman bir şiir havası vardır’
Çünkü şiir devrimdir’ der..Hiç kuşkusuz şiir devrim ise Mektup,
Devrimin biricik ilkbaharıdır..


Temmuz’da kendime yolladığım mektubu aldım dün sabah,
nasıl sevinçliydim..Sesim rüzgarlı,dilim kekre ve aykırıydı..
Özentiyle açtım kapağı..Öptüm..Ölsem,gök beni kollarına sarar mıydı?..

Duvarlar ayırır,köprüler birleştirir sözünü kabul ederiz nedense..
Köprülerinde ayırabileceğini düşünmeyiz..

Sokakta çocukların gözlerinde oyun bahçeleri kurduğum
bir öğlen,vesikalık fotoğrafımı çekiyor..
Mavi,mavi ağrıyor bir yanım..Kalem kağıt tehlikeli yazılara karşı
her zamankinden daha temkinli..Çayım şekersiz yudumluyor beni..
Şehir iğde kokuyor..Herkesin birbirleriyle yalnızlık oynadığı bir zamanda,
yalnızlığı çileden çıkaracak kadardır üstüne kapandığımız harfler..
Düşünüyorsam yalnız değilim!!
Aynalarda süslenen yenilgelere bir veda mıdır bu?
Bu gece tüm hafif meşrep vapurları saçlarından öpüyorum..
Bir deri bir kemik kalmış tüm şiirler birleşiniz!..
Deliceler aşkına! çıkın ve bir daha yenilin.
Feri kaçmış gözlerine ışık gelsin dünyanın..


Utana sıkıla açıyor bir çiçek..Gecenin kumaşı hafifliyor içimde..
Düşlerimde kıpır kıpır bir gökyüzü durmadan çekiştirip
duruyor iki yakamdan..Elinden tutup sokağa çıkarıyorum bir şiiri..
Sokak lambaları boşluğa düşüyor..
Ne olur biraz serin rüzgar..Bakın dinleyin beni,anlamıyorsunuz.
Ben sizim..Ben sizin boran,fırtınanızım..Biraz rüzgar..
Sonunda teslim olabiliriz birbirimize..İster istemez koklayayacağız
gövdelerimizi..Ve ister istemez aynı kokacağız. Birbirimizden
isteyeceğiz zamanla olmayan yanlarımızı..Biraz rüzgar..
Ey hüzün! ben sana şah damarından daha yakınım..




Telde yürüyen cambazın denge arayışındaki gibi
tutunuyoruz yaşama..
Çok iyi biliyorsun,herşeyi kavradığın ve hiçbir şeyi
değiştirme isteği duymadığın o anda,o sınır çizgisinde,
hissederken göğsüne inen dalga dalga ışıltıyı..
’Gerçek bir yaşamın olmadığı yerde düşler yürürlüğe girer’
diyor Çehov..Bize özgürlüğü duyuran,içimizdeki insanı dışavurmamızı
gösteren sevmeyi,özveriyi, gerektiği yerde ölümüne öne çıkmayı
bir saygınlık,bir değeryargısı olarak benimseten varolanı
reddeden insanlık gerek..Böylesi bir varlık olan Deniz’le geçen
gece (zorunlu olarak) bir geceye katıldık..
Deniz on yıldır seneryo yazıyor yazmasına da henüz bir tanesi dışında
filme dönüşemedi yazık ki..Deniz’in yazdıklarını çekebilecek
yürekli prodüktör yok çünkü..Deniz’in çekilemeyen son seneryosunu
keyifle okumuştum öncesinde..Konukların hemen hemen bir çoğu ne filmle
ne de sanatla ilgiliydi açıkçası..Maksat boy vermekti ışıklı alıcılara..
Yanımıza bir kaç insan birikiyor başlıyorlar anlatmaya..
Sibirya tilkisi diğer tilkiler gibi uysal değilmiş,insan yerlermiş..
İçlerinden biri geçen yıl Sibirya’dan aldığı tilkiyi bir güzel
ehlilleştirip evinde beslemeye başlamış..Bu durumu anlatırkenki
özgüvenini gülmekten akmış makyajıyla oynayarak destekliyordu..
Deniz’le birbirimize bakıp bir anlam çıkarmaya çalışıyoruz fakat nafile..
Ortamın kadim bozguncusu olmamak için gülümser bakmaya çalışıyoruz fakat
Deniz dayanamayıp hayır efendim ben en vahşi tilkinin Çin’de
olduğunu bizzat biliyorum dediğinde,bende dayanamayıp evlerinde fok balığı besleyip
beslemediklerini sormuştum..Bir anda salonun ortasında Sibirye tilkisi..
Şaşkınlığımız ve öfkemiz dumura uğramak üzereydi ki bir yetkiliye bu ne diye sorduk.
Yetkili ’Bir şey değil o tilki yalnızca böyle gecelerde gereksiz konuşanlara karşı
işverenin kurnazca bir tedbiri’ demesi üzerine olası bir
provakasyonuda engellemiş oluyordu..
Tüm bunlar olurken salondan büyük bir gürültü yükseldi..
Herkes müthiş eğleniyor,eğlenmek için ıkınanlar daha çok..
Ve aristokrat orkestralardaki kemanların gıcırtıları ile
org tamtamları birbirine karışıyordu..
Bu arada tv kameraları araya girip bu kadar insanı,bu kadar
neşeli hallerini kayda geçiriyor..Kendini boğarak konuşan
bir sunucu gelen geçene mikrofon uzatıyor..Herkes birden öne atılıyor
konuşmak için..Sinemadan çıkarken gözucuyla gişeye bakıyorlar..
Hiçkimse kapıda sessizce mendil satan çocuğa gözünü kaydırmıyor..
O an tüm kent soluğunu tuttmuştu..Herkes..Tramvay yolunda yürüyenler..
Kol kola ve yanak yanağa sevgililer..Kadıköy’de pilavcılar..Aksaray’da
pazarlık yapanlar..Tahtakale’de şifalı bitki arayan veremliler..
Mısır çarşısı’nda borsa simsarları..Hüsrev’de racon kesenler..
Nevizade’de rakının dibine vuranlar..İşportacılar..Otobüs bekleyenler..
Taksidekiler..Herkes soluğunu tuttuyordu..Hemen herkes dönüp
bir yaratığa bakar gibi baktılar..
Umursamadıkları ham hayeller ve obur düşünceleriydi..
Umursamadıkları,saçlarından sürüklenen bir hayatın karşısında
ateşler içinde doğrulup dikilen,ölümü yedeğine almış,dünyayı
yüreklerinde taşıyanlardı..Kentlerin içinde ama kentlerden yıldızlar kadar uzakta..
Beyinlerini ve midelerini oburluklarıyla genişletenler her şovu
mitolojik kahramanlar gibi geceden geceye sürüklerken;
Telde yürüyen cambazın denge arayışındaki gibi
tutunuyorduk yaşama..

-Diner mi ağrısı bir sözcüğü en olmadık yerde terkeden umut..
Sevgili gün ve yine sen yetiştin imdadıma-

Yüreğimiz bir uzak deniz mavisiydi
bütün dünya gülsün diye sevinçliydim,
bir şiirin içine girmeyi beklerken bile
gece oldumu şehrin ışıkları kıskanırdı
üstümüze sinen kelebek renklerini
hayal et ve diren sevgili düşgünüm!
bir isim yarattım kendime göğün bin nazından

Düşsüz geçen sokaklara

Son bir yolcuydum içimde
dışımda çerden çöpten serçelenmiş sözlerimle
kilometre levhaları küsmesin diye
yeniden yeniden zambaklar topladım dar sokaklardan
kapımda sedef ve mercan
her biri nar çiçeği hüzün ve sevinç

son bir yolcuydum içimde
tepemde evcil kuşların gölgesi
ardımda bir uçurumun bacaklarıma yeltenmesi
durmadan devrik cümleler toplardım arka bahçeden
kimse kimseye tarlakuşum demezdi
alfabesi hala çözülememiş imgeydin içimde

güneşi batıran sabırsız bekleyişlerden
kuşatılmış şehirlere kadar
kıtalardan mısralara
son bir yolcuydum içimde
yalnızca bir şiir gülsün diye
gözden gezden tutunacağım bir gerillanın arpacığına
şehir rengi tenlerimiz buluşur bir yerlerde

-Işıklı bekleyişlerden,öyle amansız,apansız ve çırılçıplak ki
peron önleri,zaman,bir kitabın içinde unutulan ayraç ya da..
Duramıyorum içimin üstünde-

Ah! Ekim’in Yirmi Dördü Ağlatsın İkimizi..

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (12)

5.0

100% (12)

Şehrin eteklerine tutunup fırtına koparsam mavileşir mi sokaklar Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Şehrin eteklerine tutunup fırtına koparsam mavileşir mi sokaklar şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Şehrin Eteklerine Tutunup Fırtına Koparsam Mavileşir mi Sokaklar şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Seval Doğan
Seval Doğan, @seval-dogan
4.8.2013 18:45:59
5 puan verdi
Mavi/sini göğün, yeşilini yapprağın, kokusunu taze ekmeğin bir eliyle misketlerini göğsüne bastıran çocuğun diğer elinde renkli uçurtmanın ipliği tabelalara koşarken ki umudun hüznünü illede anlatmak mı gerek.

Eminim ki bu kentin yabancısı sevinçler birgün aralayıp pencereni sızacaklar içeriye ve sen şair gececeksin igde kokulu yollardan takip rüzgarı kanatlarına.

Kutluyorum Doğan dostum sevgilerimle..
Yakamozmavisi
Yakamozmavisi, @yakamozmavisi
4.8.2013 01:47:52
Temmuz dokunmaktır, en çok da suya. Suya dokunan aylar daha bir başka dokunur insana. Hüzünlü bir ana dokunan coşkunluk gibi, su gibi... Aydınlık ve yaşatan bir de düşlerimiz var bu hayatta. Aydınlık bir düş ki umudun elini bıraktığı her yerde tutar insanın elinden. Dedim mektubun sonunda. Düşler ve umutlar anne eli gibidir değil mi şair.

Şehrin arka sokaklarını başka yazar, lüks hayaları başka yazar gazeteler değil mi. Arka sayfa haberleri arkada planda kalır. Sokaklarda lüks otomobiller dolanır. İnsanlar durakta bekler. Ve o tekerlekler ezip geçer yürekleri. Tüm bu ihtişam, bu lüks hayat kanını emer şehrin, insanların, en çok da duyguların. Yeryüzü bozuyor dengeleri. Ruhlarımız eşit oysa. Yaşıyoruz yinede... Çünkü gökyüzü öyle mavi ki... Taşıyoruz başımızın üstünde. Hesaplar, kitaplar içinde yönsüz yollar arıyoruz. Bir şekilde telin üstünde, dengede kalıyoruz.

Köprüler dedin de şair. Çocukken resim defterine çocukça boyadığım resimler geldi aklıma. Sayfanın tam ortasında, ben ne kadar özenirsem özeneyim bir türlü istediğim gibi olmayan eğri büğrü bir tahta köprü kurardım. Zira sayfanın ortasında hep bir ırmak akardı. Sanırım çocukken köprülerin birleştirici bir özelliği vardı. Balkonumdan baktıkça gidenlere ve dönenlere, köprülerin iki yakayı hem birleştirip hemde ayırdığını ayrımsıyorum.

Her şiirde başka bir iç yolculuğa çıkıyoruz. Ne güzel. Sözcüklerin tınısında biraz hüzün, biraz umut saklı. Düş ve gerçek arasında gezinip duruyor dizeler. Dilerim şehri kuşatan sadece yalnızlıklar olmasın. İçimizde kanayan yaranın, bu bitmeyen yalnızlığın kırmızısı aynı zamanda aşkında rengi değil mi? Geçmişin boşluğu, geleceğin aynasına dönüşmeden. Şehri ve aynaları aydınlık düşlerin kuşatması dileğiyle. Teşekkür ve tebriklerimi bıraktım güzel sayfaya.

Ve biliyorum bu sefer çok konuştum.

Saygılarımla.




Sev_tap
Sev_tap, @sev-tap
3.8.2013 21:07:40
5 puan verdi
hani bazen bir filmi izlerken deriz ya, ben bu filmin kitabını okumuştum diye,

yahut da tam tersi, kitabı okurken farkederiz,

ya da biriyle sohbet esnasında deriz, ben o kitabın filmini izlemiştim diye...

şimdi niye mi yazdım bunu, bugün seninle otururken ve şiirin üzerine konuşurken,

bir film gibi izledim anlattıklarını yüzünde... ve şimdi,

daha evvel filmini izlediğim bir romanı okur gibi okudum yazdıklarını...

ve şunu sormak istiyorum sana, şehrin eteklerine tutunup, fırtına kopardık ya bugün,

giderken,mavileşmiş miydi sokaklar:)

sevgili dostum, şiirinin adı bile başlı başına bir şiirken, resminde ayrı bir şiir mevcutken,

ve hikayesi bölümü ayrı bir şiirsellikte, güzellikte iken,

şiirin kendisi kuyruğunda mavi püskülleri sarkan,

ve fırtınaya rağmen, inadına ve yılmadan gökyüzünde süzülmeye çalışan bir uçurtma gibiydi...

ve ipi elinde tutan küçük kızın elinde olmaktan çok mutlu olmasına rağmen,

gökyüzünde vakur bir şekilde özgürce uçmaktan da çok mutluydu...

bazen küçük kızı çok özleyip, yeryüzüne inmek istese de, yine de umut mavilerdeydi...belki de yere indiğinde

o küçük kızın büyüdüğünü görmektendi uçurtmanın korkusu...


selam olsun dost yüreğine ve bunca güzelliği hissettiren yüreğine can...

çok sevgimle...


Işık  Mehmetali
Işık Mehmetali, @isikmehmetali
3.8.2013 02:01:50
5 puan verdi
son bir yolcuydum içimde
tepemde evcil kuşların gölgesi
ardımda bir uçurumun bacaklarıma yeltenmesi
durmadan devrik cümleler toplardım arka bahçeden
kimse kimseye tarlakuşum demezdi
alfabesi hala çözülememiş imgeydin içimde

güneşi batıran sabırsız bekleyişlerden
kuşatılmış şehirlere kadar
kıtalardan mısralara
son bir yolcuydum içimde
yalnızca bir şiir gülsün diye
gözden gezden tutunacağım bir gerillanın arpacığına
şehir rengi tenlerimiz buluşur bir yerlerde

-Işıklı bekleyişlerden,öyle amansız,apansız ve çırılçıplak ki
peron önleri,zaman,bir kitabın içinde unutulan ayraç ya da..
Duramıyorum içimin üstünde-



Güzeldi üstad hikayesiyle kurgusuyla emek verilmiş şiir okudum emeğini yüreğini kalemini
K u t l u y o r u m
__________________________________________________________Saygılar
-Iceberg-
-Iceberg-, @iceberg2
3.8.2013 00:45:13
hikaye
roman özeti gibi
bazı bölümleri fazlası ile şiirsel

şiir
hikayenin gölgesinde kalmaktan final cümlesi ile kurtulmuş.

Özetle sayfada güzel şeyler olmuş.

TEBRİKLER
deniz-ce
deniz-ce, @deniz-ce
3.8.2013 00:21:30
Hikayeyi okumadan şiiri okudum bu kez
Sıra hikayede.
Sev_tap
Sev_tap, @sev-tap
3.8.2013 00:20:54
5 puan verdi
bu şiirini de herhalde haftaya kadar anca okurum can:) yine koyayım heybeme de, ne olur ne olmaz:)

şimdilik çok sevgimle...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL