8
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1055
Okunma

“Damarları kesilmiş bir gökyüzünün altında gecenin saçlarını tarıyorum”
Perçemine takılıp yanılgıların savruluyorum
Hangi yöne bilmeden….
Kendi küllerinden doğuyordu şehir
Yeniden zümrüdü Anka öfkesi ömrün tam ortasında
Bezirgân ahlanışlar sırtlanmasında
Ellerim yalan
Ellerim ah ile sol göğsüme uzanan kendime yılan…
Usul usul dökülürken gözlerime hakikat
Ayaklarım kervancısıdır
Alnımda ki farzların…
Ah-sen’i süveyda dili lal lehçem
Kaç esaret dinginlendi dibinde
Ki... Uslansın rahvan koşunumlar hesaplarımda
Kefen biçen hüznümde darağacı kutsansın
Dizginlensin firarım…
Yanık bir türkünün lâl olan diliydim/hücrelerimde büyümeyen çocuklara suskunluklar edindim…
Yenilgi Ahsenlerinde kıyılara vuran balıklardan abecesi olmayan hikâyeler öğrendim
Kasırgalardan üflenirken yakamozlu yeminler
Kıyıları aşındıran bir ahenkti hüzünler
Geceyle dalgalanan….
Sızma telaşların hünerli ellerinde
Olgunlaşır gözlerimin gölgesi
Gözyaşlarıyla
Yetim çocuklar ağlaşır yürek mahzenlerimde ...
Dudağıma çöreklenmiş acı tebessüm/geçmişin bu kesen kenar süsü
Kendini öğüten insanlar tanıdıkça dudağımı kanattım…
Namert ellerden demli ihanetler göreli
Rotasını şaşırdı zifir ağardı saç tellerim…
Yüzümün ziyneti hüzün/yazgım iliştirilmiş kulaklarıma
Nasır tutmuş izlerini taşıyorum güneşin doğu(mun)dan/savaştan esmerliğim
Ten yanıklarıma uçurum bakıyorum yalın ayak
Kalbimi yumrukladıkça öfkem…
Kanatlar takıyorum umutlara /gökyüzlü çocukların gözlerini maviye bulayıp
Sapanları s/aklayıp güvercinler büyütüyorum yarınlarına…
Lâl ağıtların avazlanan diliyim /sıfatlarına tükürülmüş özneler cümle figan eylerken…