9
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
3091
Okunma

Hem şiire adını hem de bana ilham veren Can Dostum Metin Akdeniz’e teşekkürlerimle...
aslında işim takipçilik, izini süren dedektif gibi
adımlarının damgasına tutunuyorum parmak uçlarımla
ve adım k/ayıplar listesine karışsın diye
devriyeleri peşime takan suçlardan başı çekiyorum zulamda
kendimi unuttuğum doğru adrese postalanmak için...
bugün; seneler önce
kendimi içime hapsettiğim duvarlar
çarptı var gücüyle yüzüme
iki adımlık telaşlı voltalara sığmayan
özlemler yağdırdım gözlerime
çeşme gibi aksınlar diye ellerime...
sen mayınları döşüyorsun yüreğine inadına
ben b/asıp geçiyorum dağılmış parçalarımla
sen toplama gafletine düşüyorsun, d/ilinde yanık bir türkü
ben kan bağışı derdindeyim toprağa
ayaklarıma kapanıp "niye?" diye küfürlerini basıyorsun
benim de sana bırakacağım vasiyetim bu işte anla!
sonra söylüyorum ki sana;
hani sen avuçlarımdayken
ve yüzünde faaliyet göstermiyorken hüzün
söylüyorum ki;
aşk tüm yalanların ibadet yeri
günahlarını bacak arasında toplayan adamlar ya da kadınlar
ve veballerini boynuna asıp defterini temize çekmemiş
veresiye borçlardır paçalarından sarkan
sanırlar ki cennetin kapısında
"giriş peşin fiyatına ya da taksitle" levhası asılı durur
cennet ki; içinde kana bulanmadan
özgürce oynayan çocuklar ve ellerinde uçurtmaları
cennet ki; inananların Tanrı’dan istediği tek tapusuz güzergâh
dünyadan elini ayağını çekenler ve tüm bağını koparanlar için
huzura varmak diyorlar adına kutsal kitapta
cennet ki; soru işaretlerine davetiye çıkartıyorsa
ve içeri buyur ediyorsa aklın
uzmanına danışmalısın çekiştirilmeden o yana bu yana
gizlendiğin her yere oyun sanıp
kaçırdığın gözyaşlarını yakalatmadığın için
"mutlusun, tamam anlıyorum ama bunu bana yapma!"
"anla lütfen beni anla!"
öylece durmuş duygularına paydos veriyordun
hiç yoktan gururuna mesai çıkarttığın saatlerde
yüzümde asırlık bir kadın ve bağışlamanın yorgunluğu
arka arkaya hizaya gelmeyi beklerken
pişmanlığın ayak izlerini yok etme derdindeydi tırnaklarım anla!
n’olursun bu işkenceyi bir daha yapma!
...
dağların arkasına saklanan güneş küçülmüştü gözümde
say ki saçlarını dağıtıp merhamet toplamıştı yüzümdeki gölden
ölü şehirlerin düğümlenen hatlarında
beni hayata döndürmeye ç/alışmışlardı
sırf alçılı bacaklarımla ayakta kalmam
ve her şeyi toza dumana katmam için
bir yanım benden önce gitmişti uçuruma meyilli virajlarda
ama kimsenin haberi olmamıştı bundan!
köprülerin kısa fren mesafesinden
düşüşlere geçmiştim kurnazca
herkes balıklama atlarken
ben kurbağalamayı tercih etmiştim
kazara sırt üstü de düşmüştüm
hançer gibi saplanmıştı b/ana
ve ben her paraşütsüz atlayışta
bir parçamı kurban vermiştim karanlık kuytulara
sakat bir halde topallaya topallaya
sanki can atmıştım ayakta kalmaya
artık bedenimde oluşmuş bu fireler bile aklıselimdi hepsi
yani anormal bir durum yoktu halimde abes duracak
çünkü herkesin bir tarafı gitmişti kendinden
herkesin bir yanı yarımdı önceden
artık alışmıştı gözler birbirine y/amalı bakmaya!
...
ben sizi sessizliğimde sonsuza dek uyuttum
üzülmeyin artık!
öfkenize söyleyin izine çıksınlar süresiz
şimdi içimden bomboş geçiyorsunuz sadece
işte siz bu’sunuz!
Meral Gül...