11
Yorum
29
Beğeni
4,9
Puan
218
Okunma
Bu satırlar, yolunu kendi içinden geçiren bir kadının defterinden kopmuş sayfalardır.
Bir zamanlar omzuna yük olan bir adamın gölgesinden sıyrılıp, kendi ışığının yönünü yeniden çizen bir kadının kısa ama derin soluk alma notları…
Ne intikam içerir bu hikâye, ne pişmanlık.
Sadece büyümüş bir kalbin sessiz, olgun ve biraz da ironik itiraflarıdır.
…gölgeme bile çay ısmarladığım günler oldu,
öyle yorulmuşum ki, kendi susuşumdan bile şüphe ettim.
Sen mi?
Sen, rüzgârla pazarlık etmeye çalışan o çocuk gibi,
ne zaman yön değiştirsen,
ben de içimdeki haritayı yeniden katlamak zorunda kaldım.
Bilirsin, kadın dediğin;
bir elinde kırık bir takvim, ötekinde direnci alınmamış bir hayal taşır.
Ben de öyleydim işte…
Hem gitmek isterdim, hem de kaybolduğum sokaklara adını verirdim.
Sonra anladım:
En büyük ironi, insanın kendi kalbini kandırma yeteneğiymiş.
Ve en güzel aforizma, içten içe acıtırken bile güldüren cümleymiş.
Şimdi…
seninle ilgili her düşünceyi,
avucumda unutulmuş bir bozuk para gibi çevirip duruyorum;
harcamaya kıyamıyorum ama cebimde taşıdıkça ağırlık yapıyor.
🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥
…meğer aşk dediğin,
biraz yanılmış gurur,
biraz da rüzgâra söylenmiş boş bir meydan okuma değil miymiş?
Ben, her adımında anlam arayan o fazla ciddi kadındım;
sen ise, kendi gölgesinin bile sorumluluğunu almak istemeyen o hafif telaş.
Bazen düşünüyorum da…
Seninle konuşurken kelimelerim bile topuklarını çıkarırdı;
rahatlasın diye.
O kadar yorucu bir adamdın yani.
Ama kabul,
gülüşün, bütün aksiliklere rağmen hâlâ elektrik kesintilerinde çalışan bir lamba gibi,
içimde hep bir yerde yanıp duruyor.
İşte ironi tam da burada:
Unutmak isterken bile hatırlamayı seçiyorum.
Ve anladım—
Her kadın kendi içinde,
kırılınca daha da parlayan bir cam parçasıdır.
Ben de parladım,
ama kimse yaklaşamadı,
çünkü ışığım kesiyordu insanın elini.
🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥
…şimdi anlıyorum,
seninle geçen her şey,
bir trenin penceresinden hızla geri kayan şehirler gibiydi;
görüntü çoktu, gerçek az.
Ve ben, o trenin içinde
hem giden,
hem kalan oldum.
Son sözüm mü?
Al işte:
İnsan bazen, en çok da hak ettiğini sandığı mutluluğa geç kalıyor.
Ben de sana geç kaldığımı sanırdım…
Meğer kendime erken varmışım.
Biliyorsun, kadınların kaderi böyledir:
Kırılır, toparlanır, yeni bir ruj sürüp devam ederiz.
Ama içimizden biri—en inatçı olanı—
hep şöyle fısıldar:
“Bir daha olur mu?”
Cevabı buldum.
Olmaz.
Çünkü ben artık hikâyemi,
kime verdiğini unutanlara değil,
okumasını bilenlere yazıyorum.
Ve sen?
Sen de kalsan bir eksik, gitsen bir fazla etmeyecek bir ihtimaldin sadece.
Bitti.
Ama bak, şiirimde bile sana yer ayırdım;
ironi bu ya—
yakıştı.
5.0
94% (17)
4.0
6% (1)