1
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
120
Okunma
Gözlerin: perde perde bir eşik —
Ay mı, güneş mi, yoksa öteden bir iz?
Dizeler onlara yazılıdır; kalemim değil;
Yazgının kenarında titreyen bir nefesim.
Adım adım içime gömüldüm;
Bakışın, kuyunun ağzı gibi, sonsuz bir çağrı.
Seni gördüğüm an, telaşım sükûna düştü;
Nabzım, kendi adınla sayar kalpsiz saatleri.
Rüyaysa — uyanmaya mecalim yok;
Gerçekse — ölmek bile daha az tatlıdır.
Hiç bu kadar yakına düşmemişti sonsuzluk;
Karanlıkta çoğalan bir damla aydınlığa döner.
Bahçemde çiçekler susar;
Toprak, kıskanç bir sessizliği üstüne örter.
Gün iner, ay yükselir; takvim şaşar, saat şaşkın.
İçimde hep Sen gecesi kalır: bir dua, bir tuzak.
Rüzgâr uzaklardan kokunu sürer;
Güneş doğmadan sarar beni özlemin.
Gel — karanlığıma ışık diye değ;
Yoksa ismimin taşı susuz, uğultuda kalır.
Ey Nazlı: dön, dön ki sesim yankı bulsun;
Senden sonra gündüz, gölgesine sığınır;
Gece, kendi karanlığından ürker;
Zaman kapısız bir koridora saplanır.
Körüm — gördüğüm tek şey o gözlerin;
Dilsizim — tek hecem o gözlerin;
Nefesim kesik; tek nefeste yine:
Yalnız o gözlerin — yalnız Nazlı gözlerin.
Kapım aralık; gece bitmeden gel.
Saatim Sen desin; zaman dilsiz kalsın.
Bir yaprak daha düşmesin adını anmadan —
Gel… ve bu yorgun kalbi bekletme daha fazla.
5.0
100% (7)