0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
246
Okunma
Dün gece yine düştün satırlarıma sen,
Bir fısıltı süzüldü usulca penceremden.
Ay indi gökten, haber getirdi derinden —
“Geliyor,” dedi, “gün sensizliğe inat yeniden.”
Gözlerim daldı, kelimeler sustu birden,
Zaman durdu sanki, yok oldum içimden.
Rüzgâr bile seni taşıdı gizliden —
Bir hayal gibi geçtin, usulca yeniden.
Sen gidince saatler akmaz oldu,
Sözlükler bile adını tarifte yoruldu.
Gel demem, ama kal demeni bekledim,
Yollarım taş, göğüm pus — içim hep eksildi.
Sensiz her adımda yorgun düştü ruhum,
Kendimle savaştım, yenildim her bulutun.
Bir gülüşün yeterdi, çökmesin duvarım,
Dön artık… Aşk sensiz bir kuraklık kadar ağır.
Bak, kalemim bile senden sonra suskun,
Sözlerim kırık, geceler boynumda bir urgan.
Gitmez sandıklarım bile gitti ardından,
Bir sen kaldın — dönülmeyen bir zamanda.
Adını andım, dudaklarım küle döndü,
İçimde yangın, dışım kışa büründü.
Sen gittin, gülüşler yarım kaldı yüzümde —
Bir sen eksiktin, tam olan her şeyde.
Nehir olsa yolum, ucunda uçurum,
Seni aradım yokluğunda — yanıldım.
Buldum mu bilmem, belki bir yansımaydın,
Ama bildiğim tek şey: Sensizlik, dipsiz bir yalnızlıktı.
Bu yalnızlık bir boşluk değil; keskin bir yara,
Adın anılınca bile susar geceler ara sıra.
Kalbim hâlâ çınlar o eski fısıltıyla:
“Ben buradayım,” demiştin — son defa bana.
Nazlı gitme, dönme uzak yollara,
Götürme beni kendimden, bu karanlığa.
Gözlerin olmadan güneş doğmaz sabaha,
Gülüşünle başlasın her yeni sabah burada.
Deseydin "kal", sererdim kalbimi yollara,
Adını dua edip bırakırdım her sabaha.
Seninle başlardı şehirde her seher vakti,
Bir bakışınla dönerdi dünya bana, sessizce ve aşkla.
5.0
100% (2)