Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Halisyildiz
Halisyildiz

Hilmi Bey

Yorum

Hilmi Bey

( 1 kişi )

0

Yorum

5

Beğeni

5,0

Puan

602

Okunma

Hilmi Bey


Korkarak yanaştı küçücük bedeniyle minik kız, avukat Hilmi Bey’in yanına.
Elini uzatıp, “Bir lira verir misin amca?” dedi.
Elini cebine attı ama “Ne yapacaksın bir lira ile?” demeden de yapamadı Hilmi Bey!
“Ekmek alacağım amca!”
Bunu duyunca izlemeye başladım, biraz sonra olacakları ses etmeden.
“Kimin kimsen yok mu yavrum senin?”
“Var amca. Bir yaşlı nenem var, bir de benden büyük bir ablam.”
“Annen ile baban?”
“Babamı askerde şehit etmişler. Annem de onun kahrından ölmüş amca! Bize nenem bakıyor.”
Bunu duyan Hilmi Bey’in gözlerinin dolduğunu fark ettim.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Hilmi Bey gibi acımasız bir arkadaşımın gözlerinin benim gibi doluklandığını görünce dayanamayıp elimi cebime atarak kızcağıza 10 lira uzattım.
“Al canım kızım, al da git ihtiyacın olan şeyi al,” dedim.
“Hayır amca, bana 10 lira değil, bir lira lazım,” diyerek verdiğim parayı reddetti.
Ardından da, “Ben dilenci değilim amca. Nenem bana bir lira verdi ve ‘Git bir ekmek al da gel kızım,’ dedi. Ben de yolda gelirken düşürmüşüm. Eve geri döner de neneme söylesem, belki kızar diye sizden istedim, hepsi bu,” dedi.
“Adın ne senin kızım?”
“Ayşe…”
“Adın da sen gibi güzelmiş Ayşe! Gel otur bakalım, gel otur da senden bir şeyler öğrenelim. Dilsiz olan duygularını anlatmak ister misin bana?”
“Anlatacak bir şey yok amca. Vereceksen bana bir lira ver de gideyim,” dedi.
Hilmi Bey parayı verdi ve güzel kızımızı yolladık, gitti.
İkimiz de hüzünlü bir şekilde donakalmıştık.
“Yarab, bizi dur eyleme evladı Ali’den,” diyerek, “Düşürme ne olursun evlatlarımızı bu duruma,” diye dua ettiğimi hatırlıyorum.
Sonra çıktık Hilmi Bey’in yazıhanesine doğru.
Bu arada Hilmi Bey dediğim adam, benim çok yakın bir arkadaşımdır. Ama aynı fikirde değildik onunla. O biraz değil, tam bir muhafazakâr, ben ise yorgun bir demokrattım! Zaman zaman tartışsak da onunla aramızdan su sızmazdı.
Sus pus olmuştu mübarek. Tek kelime etmiyordu küçük kız hakkında. Ben de üzerine gitmemek için susmuştum.
“Kızım, bize iki kahve verir misin?” dedi elemana.
“Zıkkımın kökünü iç!” dedim.
“Sen kahve içerken çocuklarımız ekmek bulamıyor, görmüyor musun?” dedim.
“Canımı sıkma benim! Buna sebep olan sizlersiniz. Toplumu düçar bıraktınız,” diyerek cevap verdi.
Gülmüştüm bu sözüne.
“Bezirgânsınız siz olum, bezirgân! Bezirgânlar yaptıkları her işten kâr beklerler. Siz de aynı kafadansınız. Güzellikleri kendinize mal edip kötü işleri bize mal etmeyi bırakın artık. Ülkemiz sayenizde bu halde,” dedim.
Kızdı bu sözüme. Kızdı ve başladı harman makinesi gibi savurmaya.
Duymuyordum ben. Çünkü karnım toktu yalanlarına. Çok duymuştum anlattıklarını. Hem de çok çok!…
Rahmetli Demirel’in “Dünkü güneşle bugünkü çamaşırı kurutamazsınız” sözüyle karşılık verdim.
“Toplumun tüm katmanlarıyla oynayan sizlersiniz. Dün iyi dediğinize bugün kötü diyorsunuz. Dün birlikte olduğunuza bugün düşmansınız. İnsanları sadaka ekonomisiyle yönetip malı amuduyla götürdünüz. Allah aşkına söyle bana Hilmi Bey, sıvı yağ yukarı çıktıkça maaşlar aşağı düşmedi mi bu ülkede? Hanlar, hamamlar, havuzlu villalar ve en son model arabalar sizde değil mi? Allah vergisi olum! Size veren Allah, bizim de Allah’ımız! Neden size veriyor da bize vermiyor?”
“Karıştırma orasını. Zamanında siz de çok götürdünüz.”
“Biz götürdük diye sizin de mi götürmeniz lazım?”
“Yok,” dedi. “Eğer öyle bir düşüncen varsa, seni kınıyorum. Kul hakkını benden iyi bilen birisisin. Allah’ın, kitabın ve peygamberin emirlerini de!”
“Sana bir soru sorayım: Örneği peygamberden verip yaşantıyı firavun gibi sürmek günah değil midir?”
“Günahtır!”
“Peki, toplumda bu kadar düçar insan varken siz neden yaparsınız bunu? Komşusu aç iken tok gezen bizden değildir, demiyor mu peygamberimiz?”
“Evet.”
“Demiyor mu Kur’an, yoksula sahip çıkın, yolda kalmışa el atın, paylaşın elinizdekileri, paylaşın ki huzura eresiniz?”
“Evet.”
“Peki, bunları bildiğiniz halde neden yapmazsınız?”
“Neyi yapmamışız olum?”
“Neyi yapmışsınız ki? Allah cömerti sever, siz cömert değilsiniz. Allah adaletli olanı sever, sizde adalet yok. Allah gönlü alçak olanı sever, sizin kibriniz tavan yapmış. Allah yalandan ve talandan uzak durun der, siz harman makinesi gibi savurup talana da kılıf uyduruyorsunuz. Allah rüşvetçileri ve torpilcileri sevmez, sizin imamlarınız bile torpil yaparak bir yerlere gelme derdinde. Allah açın, kapatmayın der, siz kendinizden olmayanlara su bile vermeyerek yok etmeye çalışıyorsunuz. Allah devlet ve yetim malı yemekten kaçının derken, siz elinize geçse beni bile gözünüzü kırpmadan yersiniz. Allah haramdan uzak durun der, sizde harama bulaşmayan bir tek kul bul da bana dua etsin. Kısacası, yüce Allah her şeyden önce sevin, sayın, birbirinize karşı saygılı olun, insanlara eşit davranın ve kul hakkına dikkat edin der. Ama nedense sen ve senin gibi zihniyetlerde bu vasıflar hiç olmaz Hilmi Bey! Abdesti alıp namazı kıldınız mı, direkt cennete gideceğinizi düşünerek hareket ediyorsunuz. Yanlış değil mi Hilmi Bey?”
“Çok vırladın sende. Hele hüş, işimize gücümüze bakak,” dedi.
“Tabi, işinize gelmediğinde vırlama da dersiniz, fırlama da! Ama şunu unutma: Sen ve sen gibiler vırlama dedikçe, ben ve ben gibiler de size farklı şeyler söylüyoruz ama edebimiz el vermediği için sadece içimizden demekle yetiniyoruz şimdilik.”
Bunu duyan dostum, ne demek istediğimi anlamış olacak ki yavaşça yerinde kalkarak boynuma sarıldı ve aynen şöyle dedi:
“Dünya için ahretimizi yıktık biz gakgom! Rabbim bizi af eylesin. Doğruları yüzüme karşı söylediğin için sana teşekkür ederim. Maddiyat gözümüzü kör ettiği gibi kalplerimizi de kör etmiş bizim. Vatan ve bayrağın namus olduğunu hatırlattığın için sağ ol, var ol. Küçücük bir kız çocuğunun kimler yüzünden yetim kaldığını hepimiz biliyoruz. Allah’ım, sebep olanların çocuklarını da yetim bıraksın.”
Bu sözleri dostumdan duyunca biraz da olsa rahatlamıştım.
Son olarak kendisine, “Bir şey yaparken ‘Ahmet de yapmıştı’ diyerek kendinize pay çıkarmayın dostum. Ahmet yapmıştı diye sen yapmak zorunda değilsin. Bir de geçmişe takılmayın pek fazla, daima geleceğe bakın. İlimle irfan elbette ki gerekli, ama bilim ve bilgi de gereklidir. Yüce Allah ilim, irfan da diyor, bilim ve bilgi de. Sizin en büyük yanlışlarınızdan biri de budur: Sürekli olarak ilimi konuşup bilimi gereksizmiş gibi göstermeniz. Lütfen kendinizi toparlayın ve bugüne kadar yediklerinize zıkkım olsun deyip, bundan sonra helalinden kazanmak için uğraşın. Unutmayın ki haramın binası yoktur dostum,” deyip ayrıldım yanından. Aklım, küçük bedeniyle bize örnek olan Ayşe’de kalarak!…
Saygı ve sevgilerimle.

Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Hilmi bey Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Hilmi bey şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Hilmi Bey şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL