4
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
2038
Okunma

“-Yukarı Çeşmede hatıllarının başında
kıl çuvallar birbiri üstüne konu(r)du
iki yarım zehresi çıkan abıla
yuma sırasına koşduru(r)du
emme; “-muhtarın gelini, garısı gelince
beklerdi sıra
o yuduktan sonura
sıradakının buydayı yunu(r)du”
sırası gelen çuvalını boşaltır hatıla
bulgur kaynaycaksa,
“değirmene ğetcek buğdayın
gapcı(ğı)nı, gavızını , kavsığını ,
taşını ayıtlardı ”
“ıslak zehre çuvalı
eşeklerin belini eğer”,
çuvalı hayatta kalbur,
tirki, tepsi, siniyle bölerdik,
damdaki çullara serer
kuşlardan korumak için beklerdik
çullar üstünde kurutulunca
ekmeklik un olacak "buğday"
dimi çuvallarla
ovadakı Sülü(nün) Muradın değirmenine
yollanırdı.
70’lerde, eşekle yola koyulurduk,
Hacıbeyin Murat’la
asarın altında yoldaş olurduk
birinde de kardeşim yoldaş bana
eşek tökezleyip yıkıldı Yanbunarda
bekledik gelip-geçen olmadı yoldan
bağırdık duymadı,
ağladık,
sövdük de
gördü,
geldi Karaoğlan.
gözlerimiz yaşlı,
ağladığımız belli
birbirimize baktık;
“-inşaallah!
sövdüğümüzü duymamıştır” der gibi
yaşlı adam,
kuyruğundan tutup kaldırdı eşeği
çıkarıp azığımızdan verdik;
yeşil dilimli beyaz keleği
dönüş yolunda,
her karşımızdan gelene
“-terazi var mı amca”
“-yok oğlumuz, hayrola”,
“-armut alacaktık da”
sanki terazi olsa paramız varmış gibi
eşeğin saman torbasında
epey armut irkildi...
ister değirmen olsun,
ister armut satmaya
Tokmacık’a gitmek bir eğlence
herkes bir şey ısmarlardı
yokuş yol boyunca
illa da “Gemici”den ayna
Murat Gemici 4x6 keserdi aynaları
arkasına soğuk tutkalla
cikletlerden çıkan
artist resimleri koyardı
Hülya Koçyiğit, Feri Cansel, Sevda Ferdağ
Belgin Doruk, Fatma Girik, Türkan Şoray,
Tugay Toksöz, Cüneyt Arkın, İzzet Günay
sonraları kiminin kendi fotoğraflarını,
kiminin Almanya’daki kocasını,
kiminin de askerdeki nişanlısını
kimi daha büyük resimlere çerçeve yaptırırdı
bu işin de köyde bir borsası varmış
ısmarıç alannar, üstüne kar koyarmış
ben ödediğin fiyat ne ise onu alırdım
bir kaç yoldaşın “iş”ini baltaladım
“-enayi” dediler “-sen de gazansana”
“-yau” dedim “-bunun alt tarafı ayna”
“-işte böyle böyle alışacaksın
para kazanmaya,
adam gazzıklamaya”
.?
“-onnar benim akrabam,
ben edemen, olmaz” dedim
“-“para dosdan gazanılı(r)”mış
“-“aferim delisi ” dedi başka biri
“- ben seni annadım
senin havaslandığın angarya
emme pişman olu(r)sun valla
“gıyakcılığın sonu ayakcılık”
..
“-bak agana,
alıcı ğuş gibidir maşşallah, subanallah
yere düşse silkelenmez,
üsdüne yapışan topra(ğı) kâr sayar,
kırk gazzık yese
bi fazla gazzıklayamadım deye
helak olu-ğeder
sanki bi anadan-bobadan değisiniz dilağına yanayın
sen kime çekdin bilmen ki”
bir daha da ne armut satmaya
ne değirmen için,
Tokmacığa gitmedim
aldırdığım da olmadı ayna fiyatlarına
ömrümüz kazıklanmakla geldi geçti şükür
hem de en yakınlarımdan, hepsine teşekkür..
borcum yok kimseye, ne tekme-tokat, ne küfür
oysa yaprak koparanlara sövememek ne zuldür!.
Çalı/ 1828
DİPNOTLAR
gavız /kavız : kavuz:başağın taneler dışındaki kısımları
kavsık: tahıl tanesinin kabuğu, kapçık, işe yaramayan, pasaf
ayıtlamak: seçmek-ayırmak, ayıklamak
zehre: zahire (buğday-arpa), un yapılacak tahıl
hayat: avlu, yaşantının geçtiği yer
dimi çuval:sık dokunmuş yün çuval, batik, un konulur
Aşağı Tırtar Köyünden Murat Biner
tökezlemek: çarpma ya da basılan yerin uygunsuzluğu nedeniyle düşe yazmak
sövmek: küfretmek
aferim delisi: kendini gösterme gayretinde olan, aferim desinler alkışlasınlar için çabalayan, trübünlere oynayan
5.0
100% (6)