4
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1431
Okunma

sabahlar olmasın, güneşler doğmasın ne olur
her gecem böyle memnun, böyle uykusuz, mesrur
doktor viziteye çıkmış.. herkes ayakta saygılı
uyanıyorum, Ayşegül yok, yüreğim kaygılı
gözlerim kapıda yok!.. ayak sesleri onun değil
o olsa cevaplardı, ben çaresiz, ben cahil
“taburcu edelim, git evinde dinlen” diyor doktorum
Ben onu görmek hevesiyle “olur” diyorum
etraftakiler “aa konuştu, dilsiz değilmiş” diyorlar
bir şeyler soracaklar, ama cesaret edemiyorlar
bir an evvel fırlıyorum bu bilmediğim kasabada
Ayşegül beni bekliyor olmalı hastane kapısında
onu bekletmemek için, koştum binbir sevinçle
“seni seviyorum” yazdım daha merdivenlerde
çaldırdı, geri döndüm.. çalar çalmaz yine kapattı..
sahi.. “müsait değilim” demekti “ilk fırsatta ararım”dı..
yürüdüm coşkuyla.. bu küçük şehrin caddelerinde
baktım durdum telefona.. aradı da duymadım mı ne
her ileti titreşimmiş meğer.. her seferinde güldüm
o arasın da gerisinden bana ne, Karadut’um, Ayşegül’üm
acelem neydi bilmem, hiç bilmiyorum gittiğim yönü
onu bekletip harcatamazdım sevdiğimin ömrünü
tutkulu dualarda.. bir can havli, bir görme telaşı içinde
yârimin ömrü değil.. an’ı bile en mukaddes yüreğimde..
ben! bu yaşta böyle sevmek, vazgeçerek dünyadan
beklemek varmış onu, Şükür, Rabbimden bir armağan
şimdi bir çerçi olup aramak vardı seni tüm pencerelerde
bir de o sensiz, sevdasız boşa geçen; gençliğim ele geçse
biliyordum bir gün gelip, boşa geçen ömre değeceğini
nasıl sevmem, istemem.. düşlemem o körpeliğini..
Resim; Atilla Sezener
5.0
100% (2)