0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1055
Okunma

Akşam olur, mavilerin üzerine çöker yalnızlık
Sensizlikte benim üzerime çöker öylece,
sonuç tekrarı yalnızlığın
Kan damarlarım yoklukla dolu,
Kalbim çarpıyor
ayrılık vaktinin yıl dönümünde
Tam da bugünü akşama sıkı sıkıya bağlayan
19.05 sularında ayrılmıştık.
Ay ışığının üzerine su döktük,
Artık söndü güneşin alevi de
Altından saatim mırıldanıyor
Kimsesizliğe son üç dakika!!
Gazeteler de yine kokmuş haberler
Yarım kalmış aşkların sancılı sayfaları
Soğuk duvarlar da çimlenmiş buruk sesim
Su, içtiğin bardakta öylece duruyor
Yosun tutmaya başlamış bile
İnan o bile güzel kokuyor.
Mutfak lambası yanmayalı çok oldu
Parmak uçlarımın çatlamış yanlarına çamur sürüyorum.
Nereye dokunsam lekeli izler bırakıyorum
Akşam oldu, maviyi çökertmek üzere yine
altın saatim mırıldanıyor,
Kimsesizliğe son 2 dakika!
Bedenimden çıkış yapan her şey gibi
bu gece ben de, çıkacağım içsel karmaşamdan
Ay’ı ve güneşi karartmak için göğe yükseleceğim.
Adının baş harfini silip lehçemden,
buğday tepelerine atacağım kendimi, salınacağım
Öyle k/ağıt yarası gibi değil bu,
Sirenleri çalıp duran bir ambulansın çığlık n(y)arası gibi
Yeniden başlatacağım kendimi
Sana çıkan bütün yolları ,
kıldığım iki rekat namaz
ve okuduğum iki sayfa Kur’an ile
ruhlara armağan edeceğim
Basitleşmiş hayatımın zengin kısmı olan seni
Şimdi yoksullukla takas edeceğim
Altından saatim mırıldanıyor
Kimsesizliğe son 1 dakika!
Altın yandı gümüş oldu.
Gümüş ise soldu, kül rengine dönüştü
Kül rengi, küf rengi derken;
bu kez ben seslendim,
altından saatime;
Kimsesizliğe hiç kaldı!!
onsuzluğun mertebesinde,
ay ve güneşi bir kaşık suda boğdum.
Şimdi ,lambada titreyen alev ile oturun.
Karanlıkta yolunu kaybeder
belki size uğrar
Ey ruhlar!
Bir bardak çayı eksik etmeyin.
Şimdi O’na iyi bakın!
-Pervaneha-
5.0
100% (2)