0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1470
Okunma

İçimin öfkesi tüysüz bir kuşa elbise giydirir
Ah! bu rüzgarlar;
biraz mert olsa da naif esse
Ah! bu gök;
Biraz vicdanlı olsa da sessiz gürlese..
Tutuşur diz(e)lerim
bağı çözülmez cümlelerimle
prangalar eskittim.
Nerede bir çocuk görsem
umarsız ağaçlara ısmarlayasım geliyor
Dökülecek Eylül’ü Ekim’e gönderirken
soğuk bir bedenle aldatasım geliyor.
Bu bakışlar,
çatlamış duvarlardan ateş çıkartırken
Yansın adım attığın her yer
yansın güneşin teni..
Ağlamaklı ıslıklar çalarım
nağmesi dünden belli
illetli fiiler gibi çekerim mazi’yi.
Sapladığım kaşık kaç baltaya sap oldu?
Kaçamadığım yerde,
önceden kesilmiş düşlerime sığınırım.
Ah! yağmur;
biraz daha hızlı yağamaz mıydın?
Kirlenmiş mahallemin çocuklarını
Kirlenmiş içsel duyguları,
yıkayamaz mıydın?
Özgürlüğe açılan hangi pençere?
Kanatlarım sığarmı içeriye geçsem
ve döksem bütün servetimi önüne
Toplasan beni bir işlemle
Isı görmüş bu hayatımı
zabıtalara şikayet etsen...
Bitmez duygular treninde ki yolculuğum
Kirazların kırmızısında dururken
kendime demlenmiş bir çay,
yalnızlıktan umut bekleyenlere güneş hediyem olsun...
---Pervaneha---
5.0
100% (1)