1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1083
Okunma
I.
Boş sesleri katlıyorum kenara
Dolapta kalan üç yalnızlık
Herkese yetecek kadar ölüm mevcut
Dünyada
Kaç kış görürüm
Soğuk, ala ayaz, Sibirya
Zamansız kaybedişler
Devredilememiş mutluluklar
Zamanı döndüremesek bile seninle
Bükelim
Büsbütün karışık yapbozlar yazıyorum
İnce tığlı ölüşüm
En sessiz aralıklarda duyardım
İçindeki o çocukluğumu
Şimdi bir hisleniş
Şimdi bir sesleniş
Gülüşünde oynaşan çocukluğum
İnanmak istemiyorum
Gündüz toplaşan gökyüzü
Karanlık hüzün dolu yastığım
Bu betonlar çok soğuk
II.
Uç uca ekledim sevdamı
Birazı azını karşılayabilir
Uyanamaz oldu mutluluğum
Gündüz saat zamanla sevişegeçerken
Bambaşka şehir uyandım
Sevdamız ihlal
Sevdamız aleni ve çırıl çıplak
Ruhum yorgun yatsılardan sonra
Yosunlara meşk
Bir begonya şarkısız odada uzanıyor
Asılmış gökyüzüne öylece idam
Halsiz pencere adamları dipdiri
Sessiz karanlık
Alkışlarla
Hızla akan nehri uğurluyorum
Öpüşen iki güvercin
Ve ağaç dalı söğütümsü
Sarı kaldırımlara düşüyorum saralıyım
Beşik düzünde eğilen öksürük acısı
Ovalar yapayalnız yağmur
İki güvercin
Biri ölüm biri aydınlık
Dünyanın ilk günündeyim
III.
Yıldızların üstünde piyes oynadım
İçi boş döpiyesler
Cennetten seçip aldığım sedir
Mübarek kaybedişler
İki isimmişcesine ölüm
Sen kim bilir hangi ovanın
Yaklaşık üç insan yılı uzaklığında
Boy veriyorsun ağlak çiçeklerce
Kum ve kan
Rengini ödünç aldığım karanlık oda
Herkes orada yalnız
Kaç kış görürüm
Soğuk, ala ayaz ve Sibirya
Sinir harbinde başkumandan yaşayamaz
Oyulmuş bir kavuğun içinde yeşil kelebekler
Dünyanın son gününe uyanacağım
5.0
100% (2)