2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1365
Okunma

Gece çöktükçe güneşin üzerine
Diz çöküyor göz kapaklarım
Kuyuya düşüyor gölgem
Bir düşün peşinden giderken.
Bir film fragmanı gibi sanki hayat
Gözlerimizin önünden akıp gidiyor.
Feodal bir mezarın başında
Kendi katiline ağlıyor bir ölü
Ve kendi ölüsüne gülüyor bir diri.
Bağlanmış ihanetler birbirine,
Bir örümceğin salyasından akan kanla.
Çok iyi biliyor ölü yıkayıcıları
Bin yıl kalsa da bir güneşin altında
Asılı kalır göğün en kızgın bulutuna
Kurumaz yine bir çocuğun gözyaşları.
Ağlatmayın çocukları diyor bir anne
Ağlarken kendi çocuğunun ölüsüne
Dile geliyor annesinin kollarında bir bebek
Ben faili meçhul bir ölü değilim;
Yaşamak fiili meçhul olan bir diriyim diyor,
Sonra sokak aralarına doğru koşuyor
İp atlayacak ömrünün geri kalanı.
Anılarını satarak geçimini sağlayan
Bir baba yıkılıyor dizlerinin üstüne.
Elinde eskimesin diye hiç giymediği
Çocuğunun kırmızı kundurasıyla.
Sere serpe yatıyor eceli,
Düşüp kaldığı yerde.
Gölgesi son nefesini vermek üzere
Hayatında ilk kez ölecek o da
Elleri kınalı çocuğu gibi.
Yeter ulan yeter artık
Bize ayrı bir dünya lazım
Açın tüm pencereleri
Fırtınalar içeri girsin.
Yakıp yıksın nefret dolu duvarları
Ayaklansın kırılan umutlar
Dirilsin korkularına mahkûm olanlar
Paletler ezip geçsin göğsümü
Hayat öldürsün artık,
Kuvözlerdeki erken ölümü.
Not: Kıymetli sesi ve sadasıyla şiire olduğundan fazla değer katan Bay Poésie kardeşime çok teşekkür ederim.
5.0
100% (3)