0
Yorum
6
Beğeni
4,3
Puan
741
Okunma
Gece henüz girmişti gündüzün koynuna
Telaşlı bir koşuşturmaca vardı sokaklarda
Üst kattan yıllanmış bir ip sarkıtan,
Kanı damarlarından çekilmiş teyzeye
"Çeek" diye bağırıyordu genç bir bakkal
Asılabildiği kadar asıldı acılarına
Pek öyle çekilebilecek gibi de değildi
Alnındaki çizgilerden gözyaşı döküldü
"Ölüm de olmasa ne yapardık" dedi usulca.
Fırından taze çıkmış ekmek kokusuna
On kuruş eksik bakıyordu bir baba
Azıcık daha sömürülmeseydi
Yağı tükenmiş üç aylık bir zeytine
Eşlik edebilecekti taze bir ekmek.
Derin bir "ahh" çekti bakarken göğe
"Ölüm de olmasa ne yapardık" dedi usulca.
Komşu komşunun külüne muhtaçtı ama
Hiç bir komşuda da muhtaç olunacak kül yoktu
Savrulmuştu yalnızlık apartman boşluklarına
İçeride unutulan anahtarlar da olmazsa
Çilingirden başka kapıları tıklatan yoktu
Gebe kalınmış yalnızlıkları
Her anne kendi kendine doğuruyordu
Prematüre doğmuş umutlar ve hayaller
Ağzı kapalı çöp torbalarına boşaltılıyordu
Rıza Efendi yüklenirken her sabah çöpleri
"Ölüm de olmasa ne yapardık" dedi usulca.
Kimse zıplamıyordu artık karıncaların üzerinden
Yanlış zamanın yanlış insanları doluydu her yer
Çocuklar özgür olunsun diye öldürülüyordu
Analar da özgürleşmiş ölülerine ağlıyordu
Bir sürü ana hep bir ağızdan ve tek dilden
"Ölüm de olmasa ne yapardık" dedi usulca.
...
5.0
83% (5)
1.0
17% (1)