2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
888
Okunma
Tanıyorum ben kendi yüzümü
Aynı gün doğmuştuk
Gözlerimdeki ağaçlardan
Meyve koparıp da yutmuştuk
Sonra da caminin taşlarını ısırıp
Dişimizin kovuğunda uyutmuştuk
Hiç unutmam bir keresinde
Suyu kurumuş bir çeşmenin başında
Çiçek yıkayan aborjinler görmüştüm
Ellerinde son kalan ömürlerini
Kurutmak için ipe asıyorlardı.
Biraz daha ilerledik
Bir kelebek ölmüştü galiba
Sağ yanında iki delik vardı
Yangın yeri sanki yüreği
Elleri ciğerinin üzerinde ama
Kurşunları eritiyordu kalbi
Bakırdan bir tencerede kaynıyordu
Yaşanmak üzere olan son günleri...
Sonra yalnız yürüdüm, bir başıma
Uykuya dalamayan bir rüya gördüm
Kendi ile yaşamaktan bıkmış gibiydi
Ömründen arta kalan günleri biçen,
Kuzeyli bir mülteci gibi bakıyordu bana
Bakışını gözlerimde unuttu
Buluşalım mı der gibiydi
Ruhunun bedeniden ayrıldığı yerde buluştuk
Acı acı ağlıyordu
Derdini anlatmaya mecali yoktu
Omzundaki yaraları silkeleyip,
Döşeğini serdi toprağa
Ellerini kaldırdı havaya
Ruhunu bıraktı usulca yere
Kırıldı göğüs kafesi
Yetişemedim feryadına
Yırtıldı son nefesi...
Kendimi de geride bırakıp ilerledim
Yolda başıboş dolaşan bir mezar gördüm
Yanında da haramzade bir pire vardı
Limon ağaçları ile örtmüşlerdi saçlarını
Gözleri ile sözleri çelişen bir yara açıldı
İçeri buyur ettiler beni
Hiç hapishane türküsü bilmeyen
bir uçurtma tutuşturdular elime
Büyük bir dehlizin kıyısından yürüdük
Çocuklarını babalarına bırakan
Kadın cesetleri doluydu her taraf
Basmamak için bir rüzgarın koynuna girdim
Sırtında mezarını taşıyan çocukların arasından geçtik
Sanki yaşıyormuş gibi rol yapan
Bir ölünün adını verdiler bana
Adımla çeliştim, sonra da söylediklerimle
Akordu bozuktu havanın
Hiç yaşayasım yoktu
Kendi mezarımı kendim kazdım
İçi boş bir tabuta bindim
Son durakta da indim...
.......
5.0
100% (4)