2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1839
Okunma

Gece aksayan ayağı ile kovalarken gündüzü
Bir sürü hıçkırık düşüyordu kirpiklerimden.
Kanayan yaralarım kabuk tutmaya çalışırken
Başını göğe çarptı edepsiz bir gülümseme.
Sırtı sıvazlanmış bir kaç damla kan düştü yere
"Berekettir" dedi emperyalist bir vampir
Pis pis sırıttı sonra başkasının acısına.
Akli dengesini kaybetmiş bir kaç tebessüm
Aslında gülümsemenin bu coğrafyada,
Ağlamak olduğunu anlatmaya çalışıyordu.
Bu kadar adaletsizliğe dayanamadı sabır
Ve dipsiz bir kuyuya doğru bağırdı;
Nerdesin ey Yusuf, nerdesin sen?
Gam yüklü tüm bulutlar bir rüzgar bekliyor
Dağıtmak için bir çocuğun yüzündeki acıyı.
Halbuki gamzesinde çiçek büyüten toprak gibi
Bağrı yanık isyanlar büyümeliydi sinemizde.
Bu denli kayıtsız kalan ruhlarımızı arındırmak için
Önce öksüz bir yağmur yıkamalı günahlarımızı
Sonra da yetim bir güneş doğmalı üzerimize.
Tut ellerimden ey gözü yaşlı çocuk;
Sen toprak ol, ben taze can vermiş bir ölü!
5.0
100% (5)