0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1896
Okunma

İstanbul’da bir denizle tanıştım bugün
Kıyısına doğru çekiyordu beni mavi gözleri
Göz altları erguvan kokuyordu
Güneşe gömülmüş gibiydi tüm vakitler
Sanki birileri eteklerinden çekiştiriyordu zamanın
Akrep düşecek sandım yelkovanın kucağına
Tam dizlerimin bağı çözülecekken
Kırmızı başlıklı bir balık tutup kaldırdı beni
Kendi denizine çağırıyordu ısrarla
Yüzmeyi unutmuştu kollarım
Yürüdüm ben de nefesimi ısırarak..
Bu arada kafamın üzerinden
Penceresindeki çiçeklerle sarmaş dolaş olmuş
Kızkulesi’nin martıları geçiyordu
Yıldızları bile korkutacak çığlıklarıyla beraber.
Kulaklarımı kapattım tüm çığlıklara
Unutmaya çalıştım sokaklarına tükürdüğüm anıları
Kurtulmaya çalışırken paçalarıma bulaşmış acılardan
Terleriyle bir bebeği emzirmeye çalışan babaların
Yoksulluk kokan ömürleri geçti önümden
Apoletlerinde hiç yıldız yoktu alınyazılarının
Utandım; kanımı kestim damarlarımdan
Doğmayı unutmuş çocukları suladım sonra
Cebimdeki son parayla
Haraca bağlanmış güvercinleri azat ettim.
Derken ağır aksak yürüyen, topal bir gece gördüm
Ceketini sırtına almış terk ediyordu kendi göğünü
Bekle gidilmez böyle bir başına buralardan
Bir iskele kahvehanesi bulsak da otursak
Balıkçı ağlarının kokusunu çeksek içimize
Üstümüzü örtse kıyıya vuran çakıl taşları
Bir çay bir simit bir de martı çığlıkları.
....
5.0
100% (1)