12
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1539
Okunma

"Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir..." L. A. Seneca
Nazlı bir çiğ/dem kirpiğinin burcunda
Alnının dayanılmaz ağırlığı
Bir acı bakış gömülmüş gözbebeğine
Bir dünya kelam suskunluğunca tünemiş içinin avlusuna
Bölünmüş dolunay teninin gizeminde sarısınca buğuyla…
Bir annenin sütü çekiliyor
İçindeki göçlerden
Heveslerin ebruli akşamları
Rengini gece karasına boyarken
Kırgın bir replik dudağının ucunda öfke
Mırıldanışta sessizliğince….
Hükmü kesilirken çocuklarının
Bir derya çığlık düşüyor ana yüreği
Yaban dokunaklı rüzgârlarda ırgalıyor alnını
Durgun sularda ayrılığı özümsüyor
Can kırığı gülümseyişle…
Yavrularını öpüyor
Sepya renkli yaralarından
Gömüyor ince yerine tek solukta
Bir kurşun kelam/ah
Ayrılık türkülerine şivan kopardıkça suskunluğu/Xaribe beyani
Kör duvarlarda gölgesini arıyor/iki çocuğun
Küçülüyor küçüldükçe hevesi
Çaresizliği yaprak döküyor kuruyan bedenine
Boynunda kement hüznü/darmaduman köyler gibi
Viran bahçesinde güz topluyor düşleri
Kendi sesiyle söylenir mi zamana bilinmez
Lakin lâl sönüyor gün
S/ağır döndüğünce dünya…
Bir anne eşiklerde rastık çekerken düşlerine
Damar damar yıkılıyor gök yüzlü umutlar
Gece karası hikayesine
Omuzlarında çiğnenmiş bir ülke yorgunluğu
Talan dallarını arıyor dilsizliğince…