6
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1126
Okunma
bir masalın içini dolduracak olsa adımlarım
binlerce gözyaşı çıkartır yüreğimin ölümlerinde zaman
karanfil saksılarına yerleşen maskeler kıpırdar gözlerime
aynaların isini sürünmüş gök boşalır saklı duran takvimlere
yağmurun saklambacında sokaklar bozulur
ve başlar bir annenin eşiğinden karanlık
çiçeklere uyanmak köklü hüzün demek
çünkü su boyunu atmıştır ağaçların tepesine
soluğuma düşen gecenin tarlasıdır çığlıklar
yudumladıkça kanat vuran
giyindiğim her uğultudu
off...
yüreğimin avlusunda tutuklu pencereler
böyle bir yalnızlık görülmedi elmayı soyan
sonra çocuklar gibi ağlayıp dudağımı ıslatan
telaşlı serçeler başımda kağıttan gemilerle dönüyor
korunaksız yolculuğa tohumunu çıkarıyorum hayallerimin
güneşe asılamayan kaç sabah uçukluyor yanağımda
özlüyorum tel örgüler arkasında el sallayanları
tenimde diz çöken film
ve sahnesinde annem
kapatıyorum şehrin çekmecesini
çünkü göbeğimi dolduran yokluk
almıyor beni çukuruna
bakıyorum tozlanmış resim gibi
ruhuma dağlanan adımlara
ah
adamlar da bırakmış ışığının siyahını çerçevemde
masalın içini doldurdu yüreğimden ay’a çıkanlar
odamda eşleştikçe uykular doluyor sofralar
düşmek için aydınlığa hangi merdiveni kullansam
sağ kalır kalabalıklarda başım
off
5.0
100% (10)