Okuduğunuz
şiir
26.11.2025 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
Zehre
Bir uzak sabahta denizin rüzgâr toplar ellerim.
her şey olabilir, karanlığın ruhu sustuğunda. nehir, yataklarıyla suları sırtlar. bir ayağımda dünya; soluğum geçti buradan. az önce burada, yüzüme düş biçti ağaçlar. alnımın aydınlığı, yosun kokan dalganın gizli çiçeği. Zehre batırılmış bir sessizlik, dilimin ucunda sarkıyor, düşsem susacağım.
dilsizim.
satır arası boşluğun güneş ısıtan lekesi, üşümüşlüğün mevsimine astım ellerimi mahbesi kıran bir çağ gibi. geçip giden şeylerin su söylenceli gazelinde, aydınlatırken uzakları ateş, büyüdü saçlarımda kızıl. en çılgın dudaklar, gözlerimin aynasını ıslıklar. kanar ay, buruşur parmağımın ucu, dudağımın kıyısında kelime ıslağı. Zerk edilmiş bir hezeyan bu.
ne zamandır burada, tepeli yumruğun çocuk ayaklı siluetine kül döker yeryüzü. yüzüme baksın kuş kuytusunda uyuduğum düş, yosunlu bir sarkıt göğsüme yapraklarını açan. ‘sus’ geceyi... Siyah bir nazar değmiş gökyüzüne.
zaman, şiirin derinliklerinde kayboluyor. Heybemde bir tutam sevi taşıyorum, yakı gibi. her şey oluyor, kapatılan kapılar gemiler taşıdığında.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Gün kendini açmadan önce şiirin çiçeği açıvermiş. Şiir, sabahın vaktini herkesten erken duyan bir kulağa dönüşüvermiş, ne güzel.
Güzel bir şiirle uyanmak kendini yeniden tartmak gibidir. İnsan, gecenin siyah nazarını hâlâ gözünde taşırken bile.,
Merhaba şiir. Merhaba karanlığın nabzını tutan ince ışık.. Suskunluğun gizli kapısı, kelimenin en derin nefesi… Sen ki, insanın içindeki gölgeleri bile sevgiyle aydınlatan o sessiz yolculuksun. Biz kayboldukça bizi bulan, unuttukça hatırlatan, sustukça ses olan.. İnsanı kendi içine çağıran, çağırırken hem yarasını okşayan hem de ona yeni bir ad veren gizli büyü..
Merhaba şiir; Merhaba şair.
....
insan bazen dilsizdir. Dilin eşiğinde sallanan bir sessizlik, düşse paramparça olacak bir cam parçası gibi durur. Yine d, sabahın çayla ısınan buğusunda bir kıpırtı belirir, Merhaba şiir.
Şiir, insanın kendine açtığı en sessiz kapıdır. O kapıdan girildiğinde, kelimeler konuşmaz; akar. Ateş uzakları aydınlatırken saçlarda büyüyen kızıllık, ayın kanayan kıyısı, dudağın ucundaki kelime ıslağı… Hepsi insanın kendi içine doğru uzanır.
Şiirin merhabası, kırıkları görünmez bir iplikle birbirine bağlar. İşte şair, bu bağı görmekle kalmaz, onunla konuşur, ona su verir, onu büyütür. Şiirin merhabasında uyanan dünya, daha yumuşak bir dünya oluverir böylece.
Sonra insan, yüzünü gökyüzüne kaldırır. Siyah nazar çoktan silinmiştir. Geriye yalnızca sabahın ılık nefesi kalmıştır. ve o nefes insanın içine usulca şunu fısıldamıştır;
“Her şey yeniden olabilir.”
Kelimelerin gölgesini izleyen, suskunluğun en derin yerinden su çıkarır gibi dizelerini var eden bir şair… Rüzgârın topladığı ellerde kendi yankısını bulan, yosun kokulu bir dalganın gizli çiçeğine eğilerek yaşayan bir ruh.
Onun şiirinde zaman, suskunluğun kıyısında eğilip bükülen bir ipliktir; kelimeler ağırlığını karanlığın içinden alır, ışığını ise bir sabahın ince çay buğusundan. Hem yalnızdır hem çoğul; hem dilsiz hem duyuran. Dünyayı bir ayağında taşıyan bir gezgin gibi, her dizenin eşiğinde başka bir çağın kırıkları parlar.
Şair, içindeki çocuk yumruğunu hiç bırakmayan; gecenin siyah nazarını gözlerinde taşıyıp sabahı yine de bir merhaba ferahlığıyla karşılayan biridir. Sözleri bazen hezeyan, bazen dua, bazen de “sus” sözcüğünün yüzüne gömülmüş bir gizdir.
Şiiri, kendine sığınak değil; kendine açılan bir kapıdır. Ve her kapı, arkasında bir düş, bir kuytu kuş, bir ıslak kelime saklar.
Günün ilk ışığı pencereye düşerken, insanın içinden geçen bir merhaba vardır: ne tamamen dünyaya ne tamamen kendine. İşte o aralıkta, şiir filizlenir. Bir çay buharının havaya karışan ince kıvrımı gibi, önce belli belirsiz bir çizgi çizer; sonra büyür, genişler, ruhun en kuytu yerine sızar.
Şiirle uyanmak, gündüzün sesini biraz daha çıplak duymaktır. Çünkü her sabah, saklı bir yumuşaklıkla gelir: karanlığın ardında biriken susku, kelimelere dönüşmeye hazırdır. Gece boyunca gökyüzüne değen siyah nazarın izi silinmemiştir henüz; ama insan yine de “bugün” der, taze bir dal gibi.
Şiir, heybemizde taşıdığımız o tutam seviyi hatırlatır. Kapatılan kapıların ardında kalmış gemileri, çocuk ayaklı siluetlerin toprağa bıraktığı sarsıntıyı, ayın kanayan kıyısını…
Bütün geçip gidenlerin arasında hâlâ sıcak kalan bir nabızdır şiir.
Ve şair, o nabzı duyan kişidir yalnızca. Çünkü şiirin merhabası, herkese görünmez; ama görene bütün gökyüzünü açar.
İnsan gerçekten şiirin derinliklerinde kayboluyor. Bunu ancak bir kez gerçekten yaşayan bilir. Bir mısranın içinden geçerken, bir kelimenin gölgesinde kendi gölgesine rastladığın o anı düşün. Dünyanın bilinen yüzü siliniyor, sesler geri çekiliyor, zamanın omuzları gevşiyor. Geriye yalnızca şiir kalıyor.
ve sizler, onun karanlık suyu içinde yüzmeye çalışan o kırılgan bedenler.
Bir dizenin içine düştüğünde insan, kendi içindeki sesi daha net duyuyor. Dışarıda gürleyen gerçeklik, içeride ise o efsuni sesin varlığı. Kelimelerin arasındaki boşluk büyürken o boşlukta bile insan kendi unutulmuş taraflarını buluyor böylece.
Şiirin derinliği elbette bir kuyu değildir aslında. Bir iniş, bir çözülüş, bir dönüşümdür. İçine girdikçe dilsizleşirsiniz, ama o dilsizlik sizi asla eksiltmez aksine kelimenin hakikatine yaklaştırır. Şairin bir solukla kurduğu şiir evreninde dolaşırken, kendi soluklarınızı hesaba katarsınız. Nerede kırıldınız, nerede sustunuz, ve nerede içinizin rüzgârı kesildi!
İşte bu merhaba günün kendisini de şiire dönüştürür. Şiirin olduğu yerde hiçbir şey sıradan kalmaz. Rüzgârın topladığı eller, yosun kokan bir dalga, saçlarda büyüyen kızıl ateş, kelimenin dudağa değen ıslığı… Hepsi yeniden yaşar.
Güne güzel başlamak, belki de sadece şiirin merhabasını duymayı bilmektir.
ve şair, günü güzelleştiren değil, günün güzelliğini görünür kılan kişidir. ve dünyayı değiştiren şey ise büyük olaylar değil, insanın kendi içinde attığı küçük, sıcak, şiirli bir adımdır.
Bir cümle, insanın gününe aydınlık bırakır. Bir benzetme, ruhun karanlığını yumuşatır. Bir imgede insan, unutmadığı halde hatırlayamadığını yeniden bulur.
Seni okumak büyük keyif. Sen sözcükleri birer misafir değil de birer dost gibi insanın içine yerleştiriyorsun ya, Sen kelimeleri bir selam verir gibi, bir kahve kokusu gibi, hediye ediyorsun ya içimize, şiirlerinle içimize saklanmış bir bahçeyi yeniden yeşertiyorsun ya,
Dileriz ki her sabah, rüzgârın topladığı o ince ışık ellerine yine şiir bıraksın. Duyduğun her suskunluk, bir mısranın kapısını sana yeniden aralasın. Yosun kokulu dalgaların gizli çiçeği, alnına değip seni hem serinletsin hem de içini ısıtsın.
Seni okumak hem keyif hem de ruhun kendi kendine armağan ettiği en sessiz merhabadır.
Dileriz ki kelimeler, her gün sana biraz daha yakın olsun. Suların efsanesini, ateşin kızılını, çocuk ayaklı siluetlerin masumluğunu hep seninle paylaşsın. Hiçbir sessizlik seni yarım bırakmasın ve hiçbir hezeyan kelimelerini karartmasın.
Günler, sen şiir yazdığın için güzelleşsin hep. Kalemin, nefesin kadar özgür, dizelerin gökyüzü kadar geniş olsun.
Merhaba şair, merhaba şiirin sonsuz yolcusu.
Sevgiyle..
Ramazan Boran 1 tarafından 27.11.2025 11:54:37 zamanında düzenlenmiştir.
Zehratel hayati-d-dunyayı çağrıştırdı başlığın.. dünya hayatının süsü, ziynet anlamında. Zehre başlık olarak çok havalı durmuş tesbihcan öncelikle.. Zehra desen dikkat çekmezdi bu kadar. Benim dikkatimi çekti açıkçası. Heybedeki yakı ya da şule, alev, yalım, yalaz, çakmak, kibrit hepsi o sevginin bir yansimasi cebini yani yüreğini ısıtmasıyla. Bazen şiir de yakı gibidir. Şimdi olduğu gibi.. İçimizi ısıttın pes etmeyen, azimli kalemin ve yüreğinle. Tebrik ediyorum sevgili tesbih. güzeldi çokça sevgiler selamlar 🌾✍🏻😊
güne güzelliğinde başlamak bir şiirin aklın çıkmazında yol alırken harfler birleşik heceler ortağı olur yaşamak yolculuğunun ve mısra mısra gün doğumuyla başlar hüzünle şiirin iç içe yolculuğu....
Zehre batırılmış bir sessizlik, insan sustukça nefes aldıkça her nefeste yavaş yavaş öldüren bir sessizlik, insan bazan da kendini korumak için sessizliği seçiyor canım, dilsiz oluyor ancak zamanla sustuğun her şey içinde birikiyor ve seni zehirliyor, işte bu güzel şiirlerin senin içindeki bu suskuyu, sessizliği dışa yansıtan ustaca yazılmış harika eserler, her dize yoğun bir anlatımla yürekte yerini alıyor, ilk kıtayı okuyunca daha o yalnızlığı ve karanlığı hissettim ve içimdeki o sustuğum kelimelerin uğultusunu .
sonrasındaki o kızıllık , ateş hem içindeki yangını hem içindeki tutkuyu anlatıyordu. O zehrin nasıl parmak uçlarından çıkıp şiir olduğunu ve dudağında bıraktığı o duyguyu hissettim.
Gökyüzünün siyaha dönen anını resmeden dizelerin , içindeki o bağlılık, o sevgi , o umut hissedildi arkasından yeni güne doğan o güzellik, her dize ayrı bir güzellikteydi canım yüreğine sağlık, tebrik ederim harikaydı yine hayranlıkla canım.
Bu satırı kahvemin kenarına astım. Her yudumda göz göze geliyoruz.
Şiiri yine birden fazla okudum. Yine geçip gidemedim. Olmadı… Gerçi denedim mi hayır.
Şiir okurken genellikle müzik de dinlerim hatta yazarken de. Benim şiirler aksar o bakımdan, dinlenen şarkının melodisiyle daha akıcı olur - tabii bunu benden başkası bilmediği için- genelde aksar.
Sizin şiirleri birden fazla okurken birden fazla da melodi oluyor kulağımda. Ama yok en ufak bir tekleme en ufak bir aksama… Yok olmuyor su gibi akıyor mısralar.
Şiir acıyı da, zehri de bize istekle kabul ettiriyor.
Kabuğuna çekilme akıp giderken zaman, O, ne baharı bekler, ne de duyar yazları, Son pişmanlık faydasız, duyulmaz olur aman! Rüzgârın pençesinden kim kurtarır tozları?
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.