0
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
74
Okunma

Şelalenin sesi...
Ne bir gürültü, ne bir feryat.
Sonsuz bir fısıltı;
Suların hafızası bu, dökülen.
Akşamın iniltisi değil bu yatağa yatan,
Çatlaklardan sızan
Bir iç-deniz, bir iç-gökyüzü.
Ben o sesin içine giyiniyorum,
Bir sis gibi sarıyor beni;
Senin adınla dokunmuş,
Uykunun en eski dilinde bir battaniye.
Aşk mı? O, suyun kayadan inatla
Öpüşüp ayrılması.
Her damlanın bitimsiz düşüşü,
Ama hep aynı yere dönme sözü.
Romantik olan, o süreklilik,
O hep-şimdi olan akış.
Zamandan sıyrılmış bir anın,
Binlerce kristal parçaya bölünüp,
Sonra tekrar bütün olması.
Soyut, evet. Çünkü bu ses
Bir yerin sesi değil,
Bir oluşun, bir varoluşun sesi.
Ruhun, henüz form almamış hatırası.
Gözlerimi kapıyorum;
Gövdem hafifliyor, bir köpük gibi.
Ve bilirim ki,
Şelale durduğunda,
Ben sana uyanacağım.
Senin sessizliğinle.
Hüseyin TURHAL
5.0
100% (2)