9
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1125
Okunma

Ve ölüm...
Derin bir yara
İçli bir sükût.
Bir gidişin tezahürüdür göz açıp gördüğüm
Vuslatı ıskalayan bakışlarımın
Sılasız türküsüdür
Tefekküre meyleden.
Sâlânın elifi
Ölümün tercümanı
Kadavranın kundak kundak ninnisi
Musallanın beşiği...
Çağırır beni ağıt dolu düğüne
Bir çınarın kuruyan budakları…
Hüznümün perdesinden
Çizer ahım çehrenin desenini...
Sızılarını alıp güvercin paçasından
Zimmetime geçirdim çaresizliği
Ceplerimde sabır taşlarım
Sapanlar yüreğimi…
Dilime adını sürdükçe
Böğrüme tüneyen özlemin hıçkırır
Pür titrek yürek yerim
Gölgesiz sükûnetim…
Düşmüş alnıma perçemi hasretinin
Anılar söz demliyor keke
Göğsümün yarasına...
Sonra...
Bir çobanın acı soluğu düşüyor duyularıma
Hüznüm yokuş yokuş sıralanıyor ırmak boyu
Kaval sesiyle topluyorum geçmişin gölgesini
Nicedir resmimiz hüzün
Öykümüz ölüm…
■