1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
988
Okunma
Sevilecek acılardan yürünmüyor artık
Sessizce sislerin içinden gidenlere
Ayrılıklar yataklık yaptığından beri…
Öfkemizin ardındaki tabaklarda arta kalan
Yanlarımızı sıyırıyoruz…
Ellerimiz en acı yanlarımız…
Gözlerimizin bir yanı hala çocuk
Hala
Fakir avuçlara düşen yağmurların
İzi güneşe çıkartılmazken
Arta kalan parçalar keser
Elleri…
Gidenlerin isimleri kütükten silinince
Her insan sarsılır
Ne kadar derinde olursa olsun kollar…
Kesmeyi çocukluktan öğrendik
Fazlasıyla çıkan sakallarla
Tanışınca…
Bir başka adamın avuçlarında
Değişir her yüz
Tanınmayacak maskelerin
En kötü yanıdır
Gözlerinde değişeceği endişesi
Ve
Gözlerin çaresizliğinde herkes kadın
Ve biraz
Gözleri eğdiren yüzlerde adam…
Her şey gidildiğinde bitti deniliyordu
Ve ölüler ölü olmuyordu… Her zaman
Aklından çıkan rüzgarların savurduğu
İnsanlar
Ve olmadık mücadeleler zamanında
Yüreğinden eksik koşan aşklar
Doğdu bir yanı sakat olan
Olmadık adamlar bulundu
Olunacak en cani kadın…
Aklından eksik ve bir o kadar yüreksiz
İnsanlar gezinir oldu
Bir akşam sokağının sayısız
Kaldırımlarında…
Hep mi rüzgar götürürdü
Olmadık anlarda elimizden fırlayan
Kalpleri…
Yoksa gitmek mecbur muydu?
Her sevene…
Sevilene…
Yoldan geçenlerin sessizce
Kandırınca kader oyunlarıyla…
Kim biliyordu
Oyun oynamayı kim çocuk olmuştu
Kim çocukken öğrenmişti ki hayatı
Kazansın son eli…
Sessizlik çöker ve bazı geceler
Ne gelen tanıdıktır nede giden
Her bir dalganın sesinde raks eder
Sandallar
Gözlerinde bir ışık beliren fenerlerin
Dillerinde kurtarılan hayatların
Ruhları parlaktır hep
Gece hiç kararmaz…
O sahil fener alayı dır
Ve alaya alınır her gece
Bir sahil ateşinde…
Martıların götürdüğü
Acılar hep derinlere batar
Karaya konmaya korkar bazı kuşlar…
Uçmayı öğrenen kanatlar
Hep özgür sever
Bulutların çocuklarıdır bütün kuşlar
Öldü mü mutlaka yağmur yağar
Bu kente…
Ve en bilindik acılar eser
Kanatları olmayan…
Elleri birbirine düğümlü kader mahkumları
Yaşar
Denizin en ortasındaki muazzam manzarada
Bazen öyle geçer ki rüzgar
Alır götürür bir mahkum denizin
Sırtındaki adaya…
Yaşanılası acıların mahkumluğu batana
Katardır…
Hep kan çeker içten içe…
Hep dişlerinde sayısı eksik
Şekerci bir adamın çocuğu gibi
Olmak vardı eskiden…
Hep zamansız hep ansızın düşer
Dişler
Ve geçirilecek kadar ısırılmazdı
Ağza alınan her isim…
İsimler düğümlerken içimize giden
Her yolda
Bir ölü kadar susmak vardı
Acılar yutulmayacak kadar büyüdüğünde…
Hep maskeli hırsızların üşüdüğü
Kışlar ağlanırdı
Herkes yırtıp attığında yüzündeki maskeyi
Yaşamak daha kolaydı sanki…
Aklımın fikir almaz bağlarıydı
Yıllandıkça tadı dudaklarına benzeyen
Yanlarım…
En olmadık yangınların fakir babasıydı
Ekilip elenerek ekmeğe giden
Köylü ayaklarım…
Hep zaman aşımına uğramış
Tarihi ve eski bir defterin küflü satırlarında
Bırakılan insanlardan
Umut bağı kesilmedik
Kurbanlık acılar bırakılır
Bayram yerlerindeki acılara benzerdi
Hiç bilmediği yüzleri çizen ressamlardan
Bilindik tablolar almak…
Acısında bastırılan parmaklar kesilir
Günahsız basılan tetiklerin günahında
Ceset dolu beyinlerden içilen fikirlerin
Sonuçlarına geçirilir yastıklar
Alınan her şey biraz akıl karıdır…
Hep mutsuz geçen saatler
Uğursuzluk getirir…
Gölgeleri olmayan yüzlere…
Ve kayalıklara vuran cesetlerin
Sessiz namelerinde çığlık çığlığa
Eser rüzgar…
Kayalıkların ele avuca sığmaz
Hırçın çocuğu…
Bir intihar varsa eğer yakasında…
Gece her daim ayrılıkların
Batmayan kaptanıdır…
Yıldız nişanı her daim göğsünde…
Hep elinde kalemiyle göğsündeki yaraya
Bastıran adamlar gezer
Eğer deniz öpüşüyorsa sahille
Hep bir kadın sever
Gözleri deniz… Saçları biraz kızıl
Her sabah…
Böyle zamanlarda ölen adamlar
Hep kimsesiz
Hep kim seniz
Hep kimsiniz
Ölür…
Sahipsizliğin en acı yanıdır…
Kalbin üstünde pinekleyerek
Adını unutmak…
Çaresizlik isminin yalnız kalmasıdır
Eğer mezar taşları hala büyükse…
Büyük yüreklerin acıları kaldırılacak
Yük değildir
Eğer kalem ve kağıt bir dost değilse.
Ve
Temerrüde düşen her aşık için
Tanrı alacaklıdır…
(Se)
5.0
100% (1)