2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1361
Okunma
Burası ayrılık yokuşu
Burada ayaklar çekmez
Acıyı…
Akıldan düşenler asla
Eğdirmez başını…
Bir çatının aklını alan rüzgara
Emanet bedenler yüklenir
Taşısın diye sevdayı…
Dert görünce gözleri kapanır
Evlerin
Dişlerinde duyarsız sevgi parçaları
Olmadık boyalar sürülür
Böyle acılar saklanır kaç odacıklıysa kalbin…
Kaç odası sağlam bırakılmışsa eğer…
Kara bir bulut gibi çöktüğünde
İçini karaladığım organlarım
Artık kalbimin iş görmez
Sakatlığında kıvranırken
Acınası kansızlar
Girdi aramıza…
Yok koparıp atsam sen gibi
Doğmuyor
Hiç sana benzemiyor
Güller…
Boynu bükük kuşların gagalarıyla
Kazılan kuyulardan akan yağmur gibi
Nereye kadar ulaşır
Kaç kuyu kazsam sana çıkar ucu
Senin ulaştığın kadar
Ulaşır bana…
Kim uğraşsa güneşle
Batacak bir limanın yüzüne vuran
Kıyılarından tırnakları çıkarılmış
Acılar saplanır
Elleriyle ayrılık savuran…
Kim soktu ki aklına erir gibi
Bir sabah çayında gitmeyi…
Ellerim daha yüzüme
Seni nakış nakış işlemediğinde…
Bir uyanış bir kalkış
Sabaha ellerimde ellerin olmadığında
Kaç yüz takıldı
Gözlerimin kırık kanatlarına…
Sana uçmaktan aciz
Yanar gibi bir çöl kumunda…
Ne dokundu diline
Kim… kimler aldı adını ağzına
Hangi yalan boyadı yanaklarını
Gözlerine gidene kadar kaç
Ben harcandı ayaklarında…
Hani adam dokundu göğsüne
Sızladı taş yüreğin…
Nasıl güldü o gülmeyen gözlerin…
İnce bir ipi keser gibi dişlerin
Aldı gitti seni…
Boğazımı keser gibi sessiz
Bir katil gibi acımasız…
Duyarsız düğümler var
Saçlarımdan inip
İhanetin en kısa yolu olan…
Ellerim bir orman katili kan değil
Mürekkeple seni ölesiye
Boğuyorum şimdi…
Can çekişerek her yerimde
Karışık ve duygusuz haller içinde
Yada
Sahipsizler barınağında bir içki taburesinde
İçime dokunuyorsun…
Nasıl batarak işliyorsun
Damarıma zehir gibi
Artık yasak bir alışkanlıksın bana…
Hangi yokuştan indi ayakların
Çocukluk zamanıma vuran o yüzün gibi
Aktı yağmurların arasından…
Kaç kişi bastı ayak izine görülmesin diye
Gidişin…
Zincirler vurdukça kırılan duvarların
İçinden geçer miydi bir ayrılık…
Neydi ince bir ip gibi
İğne deliğinden bedenimi geçiren…
O yoksul yüzün
Her sabaha aç başlayan dudaklarım
Kadar zengin öldü avuçlarımda…
Birden düşerek aklını sefere gönderen
Bir ceset gibi küt diyerek
İndin omuzlarımdan
Kuş gibi uçtu ruhum…
Şimdi sımsıkı tutsam
Odaları bomboş bir kafese
Sığmayacak gibi öten yüreğimi
Sıksam ölüm gibi…
Sen çıkar mısın içinden bıraksalar
Ben ölür müyüm içinde…
Daha gözlerini açmamış
Bir bebek gibi...
Şimdi yıksam sana izin veren bütün kapıları
Ardına kadar açılacak tüm gözyaşlarımı
Koparsam pencereleri
Yağsam sırılsıklam yolun ortasına koşarak
Kavuşur muyum sana…
Burası ayrılıklar şehri
Burada musluklardan acılar akar
Ayna kırığı yüzün gibi…
Şimdi kesmeye çalışılan her canlıya
Yem olur sana büyüttüğüm hayallerim…
İçilen şişelerin diplerinde ismin
Okunan her şarkıya istek adın…
Dağıtsam saçlarımı ulu orta
Kim alır seni… Kim süpürür seni
Rüzgar bileklerimden sokulduğu
Gibi
Dudaklarında konaklar mı?
En sevdiğin şarkı gibi ıslatır mı?
Sözcükleri…
Hangi ayrılığa bindin yüzümde
Kıyısında alabora olmuş resimler
Yırtılırken…
Bir ressamın kaleminden çıkan gökkuşakları
Tamamladı seni gece gibi içimde…
Aramıza girdi eksik yırtık sancılar
Nasıl çaresiz kaldım bilsen
Dönerdin belki tüketirken içimde kendini…
Limanlardan acele ayrılan vapurlar
Batarken şurada işte tam şuramda…
Acele gitti taksiler sen çıkınca güneşe
Çarptı gitti bir postacının ayrılmış
Bedenine…
Nasıl uçtun kanadımı kolumu kırıp
Hiç özgürlüğe dar gelmedi mi için
Nasıl kon dun nasıl uçtun şuram dan…
Gel birde bana sor
Nasıl sökülür aşk bedenden
Nasıl söktüler seni tenimden
Bir hastalık bir fazlalık gibi
En aşk yanlarım dan…
Şimdi duvarlara yıkılsam
Sana yaslanan bir omuz artık soğuk bir
Taşa emanet…
Çıkarıp kollarını sarsa beni
Sana bir sana soyunuk kalbimi…
Ezdiğinde üşür kan sıçramış yanlarım
Üzerime
Örtüldüğünde yüzüm…
Kamaşıp büzülen bir kalp gibi
Gölgenin içinde kana kana gitse cebinde…
Ne zaman öğrendin hepsi seninken
Alıp gitmeyi
Nasıl sevdin içinde…
Aşk dediğin çöp mü toplayıp atabileceğin
Vefa kağıt mı yakarak kurtuldun
Acı nasıl çarparsa ölmeden
Süründürür peşinde…
Gözler nasıl baksa ayrılık olur…
Kavuşamadıktan sonra şehirlerde
Bakar mı sevgilinin olduğu yana…
Diğer yarım düşman artık diğer yarıma
Yanımda yoksun ya bir yanım sızlamaz
Artık soğukta…
Sana kavuşmak için mi olduğun
Yöne gelişir bir şehir…
Nasıl acır şimdi içimde sen yoksan
Şu yolun ortasında atsam kendimi
Seni alıp götüren tüm arabaların altına
Şimdi atsam sana yataklık eden deniz
Beni de alır mı içine…
Çıksam bir kuş gibi bulutlara
Sürükler mi beni de rüzgar olduğun tarafa…
Şimdi ölsem sensiz kim sahiplenir ki
Gözlerimi bir toprak dışında…
Artık yıkılası kurşunların önünde
Misafir sayılmaz göğsüm…
Siperden çıkan bir adam değilim
Sana kavuşacak gibi koşan…
Ayrılığı beline bağlamış
Silahsız düşmana gidiyorum
Kaç kurşun öldürür ki
Artık içi boş bir şişeyi kırar gibi…
Hangi yüzünde parçalanan bir
Ayna sevgiyle keser elimi…
Duygularda unutulur mu zamanı gelince
Yoksa onlarda gömülür mü?
Cesetlerle…
Nasıl bir adamı öldürür aşk
Adamlıktan çıkmışsa kalbi
Kalbi olmadıktan sonra
Yaşıyorsa
Kayıp değimlidir her aşk…
Artık yalnızlar kenti burası
Adını duvarlarından caddelerden
Sildiğimden beri
Yürünen kaldırımlarda rüzgar valsi
Ve ölü ruhlar sahnesinde
Bir ölü adam yüzüsün şimdi…
…
(Se)
5.0
100% (2)