0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
636
Okunma
İğne iplikle dikilmiş bir günün içindeyiz
Susan kuşların kanatlarıyla bulutlarda
Dudakların yolundan ayrılalı çok oldu
Korkuyoruz
Gece üzerindeki buzlu bir örtüyü serecek diye
Uzaktaki bir renge koşuyoruz
Sabahın ışığını tutarak göğe
Sallanan ağaç dallarının altından geçen gölge
Sığındık ölesiye birbirine rakip gözlere
Bir mavi atlas saçlarımızın içinde
Daha öncede sevişmişti rüzgarla
Çizgisel bir hızla adım adım ilerliyoruz
Yaklaşan haberin karası avuçların arasında
Asılı fotoğrafların kıyısına sürülmüş renkler
Acılı renkler sürülmüş dudaklara
Dokunanların izleri hala sıcak
Çizgileri aksak bir kaldırım
Kuşkuyla yürüyor
Sessizce uzayan bir sınırın tam ortasında
Serseri bir kokunun kurbanı
Sıcak bir yüzün tebessümüyle irkiliyor
Olduğu yere ve sınırından farklılaşıyor
Yüzü bir savaş sahnesi gibi
Güneyin azgın sularından kurtulan bir rüzgar
Anlık bir heves işte değiyor
Yüzümüze
Çok önceden sarılmıştı bir kefenin rengi
Oysa
Düşüncelerin huzurunda gün batımı bir çay
Sabahı doğururken
Dudakların gizemine
Gemiler yapılıyor
Hayallerden ellerden ve uzaklardan
Kimi iniyor
Bir yokuşun yanağından suların dudaklarına
Kiminin dudaklarında şarap nidaları
Açılıyor
Bir göz hizasını çizen çizgiyle ufuklara
Vurulmuş
Yüreğinin üzerindeki bir çiçekle uyuyor
Zaman
Yine toprağa çakılmış bir tarih öylece bekliyor
Bir hastane gibi kalp ruha atılan dikişler
Kaynatıyor dikkati sabırsızca
Bağlı bir esir gibi kollar
Kapıyı kapamış bir deli geziyor içimizde
Tüm yaşananları yazdık oysa yetti dışına birkaç renk boya
Ve hepsinin adı aşktı
Kalbin yaptığını bitirmek göze farzdı
Karışınca günler günlerin arasındaki boşluklara
Bir perde açılır
Rengi kaçmış bir hayat trajedisi
Belki biraz uykulu yada yüzüyoruz
Derin bir su
Çıkarıyoruz
İçimizden kalemin ucunu ve dişleri dökük
Birkaç özgürlük sıvıyoruz
Silgimiz olmadığından
Büyüdükçe kırılıyor
Ne ağacın dalı nede açılan bir kapı
Kalp kırılır sanıyoruz
Oysa bir şey birikmiyor
Kiri hemen üzerimizden çıkartıyoruz
Yarının ellerini uzattığı bir hayal bugün
Kardeş kavgasına ölüyoruz işte
Sanki razıydı balıklarda
Suda ağlayıp ölmeye
Öpüldükçe kızarır sanıyoruz yanaklarımız
Bir çocuğu mutlu etmek için alıyoruz
Oysa rengi fark etmez sanıyoruz
Mutlulukların oysa renksiz neyi seviyoruz
Hırslı bir bıçağın soyguna tanığızdır
Hep
Bir kan avcısı kesiklerle uğraşır dururuz
Soyundukça güzelleşir sanırız kadınları
Oysa
Yalnızlaşır dışı soyuldukça her canlının
Yine hüzün uçuşuyor
Biraz sonrasına kalmayacak bir mum
Akan bir nefesle kurtarıyorum seni
Bilmenin acı yanları hep keskin
Biliyorum gelmeyeceksin
Şehrin ufuklarından üzerimize çöken
Birkaç serin rüzgar işgal ediyor
Pencereleri
Ayak izlerin kapıda
Asılı bir vakit ve üşümemen için ayrılmış birkaç resim
Yine parçalar topluyorum
Yüzüme batan zamandan fısıldayan bir şişe
Birkaç bardak kocaman bir gölgeyle
Ayaklanıyoruz
Sağından solundan aşınan ayakkabıları
Gezdirmek niyetiyle
Aynaların pasına sürünüp az
Birkaç hıçkırıkla söylene söylene
Bir kapının umutlarıyla oynuyorum
Dışarı açılıyorum
Yaşlanmış bir sonbahar şaşkın birkaç yaprak
Volta atan ıssızlığın kalbine iniyoruz
Suçlu bulma ümidimiz elimizde hep açık
Biraz halimizde yalnızlık yalın ve mağrur
İsyan bir yüz gerip bedene
Nasılda güzel hatırlanıyor mutlu olmak
Dans ediyor yıldızlar
Hataların bedeli gökyüzünden dışlanmak
Uzun bir kapıdan geçilecek belki yarına
Tuzla buz oluyorsun gözlerimde
Boğulduğum
Islak seslere gömülmüşsün pencereleri aşındıran
Bir ressamın kalemiyle renklendirdiği
Bir obje yahut bitmesini beklediğim bir mum
Geceden düşmüşsün aklıma
Sabah sabırsızlıkla tutulmayı bekliyorsun
Zamanın içindeki hırsızsın
En çok sevdiğim seslere benziyorsun
Bir yanımdan birleşiyor
Kalabalıklar
Ayaküstü soyulmuş bir çaresize benziyorum
Kentinin ayaklarıyla ezilmiş
Bilmiyorum
Hasretin can yakan zehrini dudaklarımda
Bir ihtilalin kurtuluş gününden farksız gözlerin
Ne yazık ki indiriyor
Gözlerimden aitliğin
Gölgen yok güneşi örterken saçların
Bedeninin kuraklığına demir atan bir seyyahım
Avucunda yönü olmayan
Boş bulunup sığınıyorum
Eşiklerinde bulduğum ışığa
Ruhun su katılmış bir rakı gibi sarhoşuyum
Yalnızlığının
Manasını kaybetmiş bir isimle siliyorum
Dudaklarımı
Belki aldırmalıyım aklımı
Aynadan camdan bir süsten yapılma gibisin
Bir atlıkarıncanın rüyasında dönüp duruyorsun
Gecelerin çıtırtılarına uzanmış
Bir yalnızlık demliyorum
Gözlerimdeki ateşle
Bir yalnızlığı seviyorum
Güneş yanıma indikçe
Sana benziyor bu yalnızlık
Konuşunca susmak bilmiyor
Neden neden ben
Sebep sebep sen…
//Se
*İlk yazıldığı haldedir düzenlenmemiştir