1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1943
Okunma
Güneş açık kalsın
Sen git…
Sen git ıssız akşamlar bağrını açar gökyüzü
Kurak geceler dualarımla sırılsıklam dudaklarım gibi
Kağıtlar doldurur gözlerimdeki boşlukları
Şarap denizinde ismin kağıttan bir ezgi gibi kesik
Yönünden firari bir uzaklık sıkışınca göğüs uçlarıma
Tut omuzlarımdan asılı kalan bir çamaşır gibi
Sayfalar dolusu adın her bir dizeye sıkıştırıldığında
Evler sokaklar ve belki duvarların ardından sevilir insan
Uykusuz geceler mesafeler ölçtüğünde aramıza
Adım atacak kadar göz ucu koş şu dünya üzerinde
Ulaşılmayacak gibi değil aynı noktada buluyor gözler
Mümkün olduğu derece göğsünde bir ok gibi sabırsız
Ve gözlerini uzunca bir perde arkasından uzatır gibi sinsi gece
Uçsuz denizlerin nefeslerine armağan edilmiş bir yelkenli gibi
İki kolundan tutulmuş bir dümeni çevir benim mabedime
Öyle şaşırmış ve mağrur bulutların ardında güneş
Sen bir denizi taşıyan gözlerinde gittiğinde can alıyorsun göğsümde
Uykulara zehir katar gibi parmaklarımı kıran bu suskunluk
Yalnızlığın masasına oturmuş birkaç sözcük gibi adın bir camda
Kırılan geceden arta kalan deniz kokusu ve ılık bir rüzgar
Olmayan kuyulara düşünce insan azalmıyor aradaki mesafe
Gözlerim az kurak ve su geçen bir nehir gibi ağzı dolu taşmakta
İliklerimden çekilen bir kanca gibi her yanım bozulmakta
Yaralarda kızgın demirler uyutup kırık bir kalbe saplamak gibi
Solan yanaklarıma özenmiş bir gül bahçesi gibi kokun sanki duvarları yıkılmakta
Ne kadar tutunsam da yer çekimlidir insan unutarak düşer
Hatırlayarak öğrenir bulut nasıl ağlar
Ne kadar açılırsa yol o derece ümitlenir insan geleceksin diye
Hangi tarafına düştüysen ayın gamlı yüzünde dönen bir pervane gibi
Salınan bir geminin veda etmesi gibi ilerler yüzün gece denizinde
Ben uçurtmalar gibi fikirlerimden ipler dizdiğim kağıtlar salarım gökyüzüne
Çoğu zaman yanlış duaların rüzgarı yalnız kıyılara sürükler
Her ne kadar içimden konuşuyorsam da nefesim sana varmadan biter
Gözlerin anlamsız duraksamalar gibi sadece konulmuş iki nokta üst üste
Bir noktada biten çizgileri ortasından siler bilmeyen yanlış yapma korkuyla
Uçurumlardan düşen çiçekleri daha kötüsü şehirler sahiplenir
Çocukluğu olmayan bir toprak parçasının payına en fazla
Yalnızlığın payından düşürülen kalabalık bir oyun bahçesi olmak düşer
Ben seni kurgularken noktasız kompozisyon sayfaları gibi okşadım saçlarını
Belki küstüğünde yıldızlar bir fener alayının arkasındaki camdan çıkakmışsın gibi
Çengelle bağlasalar bir kukla gibi geceden kalma asılıyım belki sana
Sustuğunda üşür ya sığ denizlerdeki o ıssız kıyılar öyle çıkmadım hiç yüzüne
İki yumurta kabuğunun birbirine değdiği an gibi göğsümü çatlattığında bu sevgi
Ya sevilirsin yada seversin hani ihtimalden öte biraz ölmek gibi
Sen gelirsin belki ama sonradan ayrılıklar olur sen bana bitişik bir düşme gibi
Sen gittiğin için olsa gerek bu demir yüzlü gemiler çok ağır gelir denizlere
Yada kuşlar gökyüzüne bedenler toprağa ruhum yokluğuna
Duvarlara açılan deliklere resimler değil de belki ipler asılır
Sarhoş ne bilsin ölmeyi denizde ölmek yok ki ayrılık her yanım
Gözümde bir kurşun yüreğim sanki bir ceylan gibi
Tutukluk yapılacak zaman mı var kalp molasız bir işçi
Sen git
Açık kalsın göğsümdeki yara bir kahraman çıkar belki sıyırırlarsa…
Bir yanım uyuşmuş yokluğun dolu içim zehir gibi
Unutulmuş kapılar çarpıldığında acıyan yaralar
Çocuk gibi koştuğum o sabahlara düşen kar gibi yoksun dilimde
Yok artık sahillere demirlenmiş sandallarda seni beklemek
Ve çok başka artık boş sokak aralarından geceyi izlemek
Geçecek gibi gülümsüyor yine bu gece sessizce kamaşmış gözlerim
Tepelerin ucundan gün ışı serperek geçip giden günlerin arasında
Olmadığın için mi yarım bu tablolar kağıtlar evler takvimler
Fotoğrafların köşelerinden giren yüzün çıkıyor artık sahipsiz
Yolculuklar çakıl taşları üzerinde ve bir pencerenden atlayasım geliyor artık
Hayaller buz üzerinde sona kalan bir dans gibi hüzünle ölüm sessizliğinde
Solarken acımıyor mu sanki gülün yaprağı dikenine
Göğsümden çıkan yolun ardındaki bir mesafeye ulaşmak
Şimdi çıksam aralarından kurtulabilir miyim zamanın
Koşsam yüzümde anıların yağmur gibi aktığı gözlerime çarpabilir miyim?
En uzun ezgide çalan şarkıların arasına karışıp topuklarımı vurabilir miyim yere
Yoksun ya hani
Sen git
Açık kalsın kapılar
Henüz vakti gelmemiş sözcükler doludur
Ben kurulmuş bir müzik kutusu gibi
Etrafımda dönüp dururum
Sen uyuyana kadar…
//Se
5.0
100% (2)