2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
979
Okunma
Enkazını yüklendiğim zamanlar ölü
aşk sandıklarımda naftalin kokusu keskin
ben sana yenilmelerin aralığında
girift zaferlere aş ermeye meyillenmiş
bir yalnızlığa kilitlendim onursuz
sabahların tahayyülü solmaz güvercinler
sarı ışıklar arasında göçtüler vedaya
şimdi neresinden baksam aynaların kırıldığı ana
cam yüzlerine çizdiğim elemim ağlar
düştüğüm uçuruma dikilirim dimdik
başım aşka siper oluveren zoraki
kadınlarını çarptığım cebir cetvelinde
bana sitem, bana yanlış, bana eksik hesaplar kaldı
enkaz odacıklarımda gözümü sürdüğüm
kadife bir yatak sanrısı kimsesiz duvarlar vardı
aktım da geceye bilenen lodos isine gönül verip
duvarlar kaçtı son hırsızıymışçasına tarihin
kendime yalan defterleri karaladım
işaretleyip en adisini riya masallarımın
şiir perilerim öldü zambakların yanı başında
imge kozalakları düştü çamlardan ömrüme
yitik bir ateşe gönül verdim anlamsız
desem ki ayrılığın kabzasıdır içimdeki enkaz
vur beni biçtiğin yağmur sağanağı türkülerin diliyle
eşik başlarında geçmeni bekleyen beşik çocuğuyken eskiden
gölgene taşıdım şimdi ruhumun tezgahlarını
eskimeyen acılarımı satışa çıkardım
bir ikindi vaktine başımı dayayıp ıssız
bilsem de acının alıcısız olduğunu her pazarda
bir hayal üstlendim kendimi kandırmak için
duru bir umut huzmesi düştü seyirirken gözü gecenin
kendimi sana ısmarladım sabah tadında
artık adım bile silinmişken ömründen…
bilinmezine taşındım hayal öksüzü kadınların…
Nevzat KONŞER