0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
87
Okunma

Bir akşam üstüydü, şehir mor bir sessizliğe bürünmüştü.
Sokak lambaları birer birer yanarken, içimde
bir şeyler eksiliyordu, adını bilmediğim bir şeyler.
Yürüdüm… taş kaldırımlardan, geçmişin izlerinden.
Her adımda sen vardın, her köşede bir susuşun.
Bir zamanlar aynı yağmurun altında ıslanmıştık,
aynı buluta bakıp dilek tutmuştuk,
hatırlıyor musun?
Ben gözlerimi kapatıp “kal” demiştim,
sen gülümseyip “belki” demiştin.
O “belki” hâlâ içimde yankılanıyor.
Bir “evet” kadar sıcak, bir “hayır” kadar soğuk.
Bilemedim,
aynı kalbe sığınmak mıdır bu?
Yoksa birbirine benzeyen iki yalnızlığın,
yan yana durup da ayrı düşmesi mi?
Zaman, eski bir saatin tiktaklarında takılı kalmış gibiydi,
her saniye biraz daha seni hatırlatıyordu.
Bir caddenin köşesinde senin adını duyar gibi oldum,
ama dönünce kimse yoktu —
yalnızca rüzgâr, adını ezberlemişti.
Bir rüya gördüm geçen gece:
biz yine o yağmurun altındaydık.
Sen elinde kırık bir şemsiye,
ben ise hiçbir şey söylemeden
gözlerinden anlıyordum her şeyi.
Uyandığımda kalbim hâlâ ıslaktı.
Geceleri düşünüyorum,
bir bardak suyun buharında senin nefesini,
pencere camında kalan parmak izlerini.
Şimdi başka şehirlerde mi gülüyorsun?
Yoksa sen de benim gibi,
bir şarkının ortasında aniden susup
hiç kimseye belli etmeden mi ağlıyorsun?
Bir mektup bıraktım sana —
gönderemedim.
Üstüne sadece iki kelime yazdım:
“Yine geldim.”
Belki bir gün okursun,
belki rüzgâr getirir sana,
belki bir gece uykun kaçtığında
adımı hatırlarsın,
ve o an anlarsın:
biz hiç gitmedik birbirimizden,
sadece yönümüzü şaşırdık.
Zaman dediğin şey,
bazı kalpleri değil, sadece adresleri değiştiriyor.
Bilemedim…
aynı kalbe sığınmak mıdır,
yoksa aynı yarayı taşımak mı kaderimiz?
Sabah oldu.
Güneş, eski bir anının perdesinden süzüldü.
Şehri bir kez daha uyandırdı,
ama seni değil.
Ben hâlâ aynı yerdeyim,
aynı sessizliğin içinde,
aynı kalbi arıyorum…
belki senin,
belki artık kimsenin.
5.0
100% (1)