0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
109
Okunma

Yıllar geçti,
yol uzun, yürek yorgun…
Her adımda biraz daha eksildim.
Bir gün güleceğim sandım,
ama her gülüşün altında
bir sancı saklıymış meğer.
Ben, bu dünyanın serseri rüzgârına tutulmuş
bir yaprak gibiydim.
Nereye savurduysa hayat,
oraya düştüm —
kırılarak, sessizce.
Çocukken hayalimdi umut,
büyüyünce borç gibi ödedim onu.
Babamın ellerinde nasır,
annemin gözlerinde yorgunluk vardı.
Ben, onların susuşundan öğrendim sabrı,
acıdan doğan sessizliği.
Her gün biraz daha içime konuşmayı öğrendim.
Dert anlatmak boşa,
çünkü dünya duymuyor ağlayanları.
Yalnızlık, insana önce dost gibi gelir,
sonra kalbini kemirir.
Bir sevda geldi geçti,
gözleri gece kadar derin,
sözü sabır kadar ağırdı.
Sevdim, delicesine…
Ama sevmek bazen ateştir,
yakarsın kendini,
ama elini çekemezsin.
O gitti.
Ben kaldım —
sanki ruhumun gölgesiyle.
Bir imkânsızın üstüne yemin ettim:
Bir daha kimseye “sen” demem.
Kırıldım çok.
İnsan bazen bir kelimeden yıkılır,
bazen bir sessizlikten.
Ben her ikisinden de payımı aldım.
Dost dediklerim sırtımı döndü,
aşk dediklerim kalbimi yordu.
Dünya, bana hep sırtı dönük bir yüz gibi baktı.
Bir gece yağmur yağdı,
ben de ağladım onunla birlikte.
Kimin gözyaşıydı belli değildi —
benim mi, gökyüzünün mü?
O an anladım:
insan bazen acı çekmeyi seviyor,
çünkü o acı, hayatta kaldığını hatırlatıyor.
Şad olun, dedim herkese.
Benim payıma düşen susmak oldu.
Gülmeyi unuttum,
ama gülene bakınca kin değil, dua ettim.
Kader bana gülmedi,
ama ben ona küfretmedim.
Çünkü her yara,
beni biraz daha insan yaptı.
Artık ne sevdaya inanırım,
ne dostun gölgesine.
Ama hâlâ bir yerlerde
çocukluğumun saf kalbi duruyor içimde.
O kalp, her sabah yeniden inanmak istiyor hayata,
her gece yeniden kırılıyor.
Yalnızım…
ama alıştım buna.
Kendimle konuşmayı,
sessizlikte ısınmayı,
acıyı dost bilip
onunla yaşamayı öğrendim.
Ve şimdi,
bu hayatın sonunda,
bir dua gibi söylüyorum kendi kendime:
Şad olun…
Ben gülemedim bu dünyada.
Ama belki bir gün,
başka bir gökyüzünde,
başka bir ömrün içinde,
kalbim dinlenir.