2
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
280
Okunma
Durgun su
Tuzlu bir pazarlık
Öğüt almış bir nehrin son savaşındaki bir yağmura karşı tuhaf kuraklığı sayıklıyorum
Sözün özü ne yapsam ıslaklığını gideremedim saçlarımın
Haytanın gurbetten geldiğini bilmeden bakire sokakların içine salıyorum balçığa can verenin ruhuyla
Telaşlı bucaklarda ikilemde kalan ruhumun peşindeler
doğrudan sahte kimliğini sayıklıyorum boğazımı sıkınca ebrehe
Tufan, fırtına ne denirse kopuyor içimin sırrını aksatmayan zikrimde
Yazgıyla bir olup ertelenmiş yenilgimin sonuna tesbih dizmiş parmak iziyle yol almışlar
Zalim dur
Yetti hiçin suskusu
Son yüzyılın rengi göğsümde
İkindi kırgın
Gökyüzü damgalanmış kışın son lokması
Beklemek kapanıyor utanıyor toplanmış ebabilin sırtı
Yeryüzüne salınmış şehzade, top mermisi kanadını canı tez vuruşlarına teslim ederken
Avuçlarım yıkanır mı dehlizlerinde sahra nin çöllerinde
Bunca isyan
Medeniyetin kör testeresine çabut bağlar
Üstü başı çivili insanlığın, kaleminden çıkan nefretin gölgesi ihtişamlı faninin bilançosu olmuş
Gülmeyi gövdesinden sıyırıp ateşe sıçratır bir şair
Boşa çıkmış nefsin elinde kainlerin ağız dolusu vaveylesi
Bir okşanma,ufak kır çiçekleri ve kelebek dansı
İçimiz ısındı
dışımıza sindi
secdesi ölünce bir tabutun, mezarında cephe almış sonsuzluğun yanına öcümüzü indirdik
Kalkın artık uykunun esir edildiğini duymaya gidiyoruz...
5.0
100% (5)