2
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
322
Okunma
Doğmamış günlerin itilmiş hülyalarında kerhen bırakılmış gibiyim
Sessizce seçiyorum sahipsizliğimi
Irgat babanın ve el değmemiş bozkırın masumiyetiyim
Hafızam haritanın en tenha uğultusu
Merhum bir yüksekliğin mateminde özgürlüğü uyutmuşum
Sil baştan yırtık yelken maviden seçiyor yolunu
Tespih diziyor damlacıklarında bir okyanus
Aydınlığı soyulmuş çatlak siyah belleğim
Bir ağrı var çığlığın renginden sızıyor
Diyorum ki
Güneşi çizip geliyorum dağın omuzlarına
Şahane bir uyku sarıyor şarkılarımı
Gözlerimin ikindisinde vaktin perdesini çekiyor
Sonbahar odasına çağırıyor telaşlı yeşilin gurbetinde
Uzak bekleyiş
Mahzun sürgün
Ayazın fısıltısında gökçe bir kızıl tan
Kelamın lambası unutulan semanın sönüklüğünde
Yitik mührü cellâdın kınında saklayan sır mısın?
Boynumdan düşen kızıl medeniyetin rüyasını mı kurmalıyım?
Kim diyebilir senin saltanatından düşer çocukların küskünlükleri?
Alem susuyor
Kalemin küllerinde eriyor yorgun bir yüzük
Süleyman aradan çekiliyor
Düşü bozulan tütsülenmiş firardan çağrılıyor
Gürültü kopuyor
Kıyamet uyutulmuş gibi uyanıyor herkes
Fermanı ezelden bilinen sırrın görkemini soruyorum
Sesim serçenin dişlerinden rüzgârın diline dolanıyor
Uçup gidiyor
Salınıyor bütün yollar köprüler atılıyor
Sadece iz, ıssız bir dikiş yüreğime konuyor
Derin bir hiç
Yere ilişen gözlerin garip ıssızlığı
Titreşen tek şey lambalar
Sönmeye yüz tutmadan
Uyutmadan…
5.0
100% (6)