0
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
152
Okunma
Serçenin taşıdığı mavi gibisin
Sisli bir imbatın gölgesinden sızan akşamın öncesi adın
Öykündüğüm yüreğinde katlanır yürüyüşümün çemberi
Sabaha diktiğimin gecesinde sancısını konuşur gece
Öyle sessizlik salma kuşlarınla
Sığındığımın dilinde bir fenerin fırtına seçmesi sensizlik
Ruhumun kıyıya uğultusunda hasret biriktirir bir dalganın bohçası
Sürgün yerinin çatlağı bir vuslatın sızdığını gösterir
Gerçek bir dokunuş bin bir kavuşmaların sıyrığıdır
Çiğ düşmüş vatanların bağrına kış çöreklenirken
Ertesi akşamın ve dün sabahın bağladığından kovulmuşum
Gürültüde yürürken eğilmiş kulağımın şehrine bir isyan
Soluğum kesik
Ayak izlerimin eskidiği yerdeyim
Sonra birden yağışlarının ferahlığında gölgemin makamsız lığı
Şöhret benden sıyrılıp kaybolur
Bir ölümün tek başına gezdiği uyutmalara yetken açarken
Bir olur dirilir adına deryalarmış mavi göğün tohumları
Çevirdim önünü yaralı mevsimin
Sırtlanmış güneşi giderken sahipsiz soğukların yetimleri
Aşka buyur ederken kış sabrının babasızlığında
Yorgun günler
Asi saatlerce
Ekilip dururum senin topraklarının başına buyruk iklimlerinde
Sır suyun yolunda
İnce bir süzülüş elleri üşümüş kutsalın merhalesinde
Boynumun titrediği söğüdün sırtına yamaladım güneşin yanığını
Sarı bir iç çekiş
Mavi suyun damarlanışı
Gökten aldığı körpe umudun tanısını koyarken mahzun tabip
Sen avucumda gölgesi olan küllenmiş ligin çığlığı
Ateşe öğrettiklerini fısıldarken
İçimizden kopan kor
Yarın bir şiire dem tutacak öte memleketlerin mecnunlarınca
5.0
100% (4)